~1.Bölüm~

66.6K 4K 724
                                    

Kardeş türküler- Burçak Tarlası

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Unutmayın ki bu bir dönem kurgusudur ona göre okuyup yorum yaparsanız sevinirim.🍂

Elindeki karahindibaları dikkatlice yanında getirdiği torbasına koymuş, ardından derin bir nefes almıştı genç kız. Ciğerlerini temiz havayla doldurmuştu. Dere yamacındaki bu kırlara her gün gelirdi. Basma entarisinin ceplerini karahindibalar ile doldururdu. Bugün ise canı birazda papatya toplamayı istemişti. Sağ tarafında gördüğü papatyalar ile hızlı adımlarla oraya gitmişti. Eğilmiş, önüne gelen kızıl saçlarını elinin tersiyle arkaya doğru savunmuştu. Dikkatlice papatyaları toplamıştı. Küçük avuçlarına sığan papatyaları burnuna götürüp derince koklamıştı. Baharın kokusu yüreğindeki acıyı bir nebze olsun azalmıştı. Aklına gelenle sızlamıştı burnunun direği. Sevdiği bu akşam vatan borcunu ödemek üzere askere gidecekti. Asker yareni olacaktı Dide!

Adım seslerini duymasıyla başını çevirmiş ve gördüğü kişi ile yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuştu. Kalbinin atışını dizginlemeye çalışmıştı. Boylu poslu,yapılı bir adamdı Ekrem. Tarlalarda iş buldukça çalışır, onun dışında köyde gezer dururdu. Bir evin bir çocuğuydu, anası ve babası da onun gibi tarlalarda yanaşma olarak çalışırdı.

- Ekrem! Hoşgeldin." dedi yumuşak bir sesle konuşarak. Ekrem onun çocukluktan arkadaşıydı. Sırtlarına kara önlük geçirdikleri günden beri hiç ayrılmamışlardı. Okula birlikte gitmiş gelmiş, bahçesinde beraber oynamışlardı. Şimdi ise büyümüşlerdi ve Ekrem Dide'ye olan evlilik sözünü tutacaktı.

- Hoşbuldum Dide." diye yanıt verdi Ekrem genç kızı baştan aşağı süzerek. Dide çok güzel kızdı. Hatta köyün en güzel kızı idi. On beş yaşındaydı ve  kapısından görücüleri eksik olmuyordu. Dide Ekrem'in hüzünlü halini görünce burnunun direği yine sızlamıştı. Askere gidiyordu. Ailesinden ve ondan iki sene ayrı kalacaktı. Bey babası gardaşlarına hep asker ocağı baba ocağına benzemez der, oranın zorluğundan bahsederdi.

Yan yana yürümeye başlamışlardı. Dağın  eteğinden aralarında belirli bir mesafe bulunurken konuşarak inmişlerdi.  Ekrem'in gitme saatine kadar geleceklerinden konuşmuşlardı. Daha sonra havanın kararması ile Dide ve Ekrem vedalaşmıştı. Ağlamamıştı Dide. Sevdiği adam askere gidiyordu. Onun ağlaması lazımdı ama onun içinden ağlama gelmemişti. Gizli çıktığı eve girerken kapıyı sessizce açmak için nefesini tutmuş,  ilk iş olarak her zamanki gibi ahırın üzerindeki odaya duvara yaslı merdivenden tırmanarak çıkmıştı. Burada çeşit çeşit kurutulmuş ot ve bitkiler vardı. Tabiki de en çok karahindiba vardı! Ahşap tezgahlara düzenle yayılmış, kurumaya bırakılmıştı. Yanında getirdiği taze karahindibaları  ve papatyaları güzelce tezgah üzerine sermişti. Daha sonra terekteki toprak çömlekten bir tutam  kuru karahindibaları almış ve aşağı tekrar inmişti.

Bey babası ve analığı uyumuş olmalıydı.  O yüzden olabildiğince sessiz bir halde mutfağa girmiş ve karahindiba demleyip yapıp odasına geçmişti. Pencerenin önüne oturup her zamanki gibi hayallere dalmıştı. Dide daha el kadarken öz anası ölmüş, bey babası kız çocuğu anasız olmaz diyerek Fadime ile evlenmişti. İyi halt etmişti! Dide ondan ana mı istemişti sanki? Anasının yerine birinin gelmiş olmasını asla kabul edememişti çocuk yüreği. Allah var Fadime Hanım kötü kadın değildi. Evlendikten sonra ard arda iki oğlan doğurmuş, Dide'yi de kendi kızı bilmişti. Ama Dide onu ana gibi görmek istememişti. Bu yüzden anası gibi davrandığı her vakit onunla zıtlaşmadan durmamıştı. Bu durum Fadime Hanım'ın artık zoruna gitmeye başlamıştı. Oğulları boyunca olmasına rağmen gelin geldiği bu evde diken üstünde kalakalmıştı. Dide'nin evlenmesi en iyisi olacaktı.

KARAHİNDİBA-Dönem Kurgusu/ Tamamlandı/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin