-14-

2.8K 138 342
                                    

Gözlerimi ovuşturarak uyandım. Weekly Idol'e çıkışımızın üzerinden bir hafta geçmişti. Bu bir hafta içerisinde klasik yurt günlerimizi yaşamıştık. Ama ben gün içerisinde yurtta bulunmuyordum. Bir hafta boyunca solo şarkımın MV çekimleri vardı.

Şarkıyı Bang Chan'ın yardımı ile kaydetmiştim. Şarkı ingilizce bir şarkıydı. Biraz mood düşürücü ve slow olsa da ben sevmiştim. Şarkı sözleri bana aitti, stajyerken yazmıştım.

Bu akşam şarkının MV'si çıkacaktı. Bu yüzden geri sayımdaydık. Bugün S-class'ın ot9 hâlini konser de söyleyecektik. Koreografiyi ezberlemek zor olmuştu hepimiz için.

Saat'in 06.30 olmasını umursamadan yatağımdan kalktım ve banyoya ilerledim. Kendime gelebilmek için duş alıp çıktım. Üyelerle birlikte kahvaltı planı yapmıştık. Her gün üç kişi hazırlıyordu. Bugün ben, Jeongin ve Hyunjin birlikte kahvaltı hazırlayacaktık. Ancak onlar hâlâ uyuyordu. Bunu önemsemedim çünkü pek yardımları dokunmuyordu. Didişmekten ve saçma sorular sormaktan başka bir şey yapmıyorlardı. Hyunjin "Ben vejetaryanım," diyip et yemek istemiyordu ama yumurta yiyordu. Aptal

Onlara bir Türk kahvaltısı hazırlamak istedim. Ekmeklere tereyağ ve salça sürdüm. Zeytinyağında yumurta kırdım. Bunları sevecekler miydi bilmiyorum ama umurumda da değildi, ben yerdim.

Üyeleri çay içerken hiç görmemiştim. Onlara Türk usulü çay hazırlamaya başladım. Kulaklığımı takıp şarkı dinlemeye başladım. Enhypen'dan Polaroid Love'ı açtım. Bir yandan şarkıya eşlik ediyordum.

"It's like a polaroid love,"

Kendimce deli bulduğum hareketler yaparak sözde dans ediyordum. Şarkı bitince Türkçe bir şarkı açmaya karar verdim.

"Savurur saçlarını, esen rüzgarla. Bir deli sevdaya salar Çingene'm. Çingene'm Çingene'm. Karagözlü Çingene'm. Aşkınla tutuşup, yandım Çingene'm."

Kendimce verdiğim konser bittiğinde mutfakta birisinin varlığını hissettim. Konserimi kaçak linkten izliyorlardı!

"Ming ne diyorsun sen?"

Lee Know'a bir hışımla döndüm ve "Şarkı söylüyorum." dedim. Lee Know tek kaşını kaldırdı. "Random atarak mı?"

Ona göz devirdim. "Türkçe söylüyorum." Kulaklıktan gelen Serdar Ortaç'ın sesini bir yandan dinliyor ve içimden eşlik ediyordum. Karabiberim, vur kadehlere hadi içelim!

Lee Know anladığını söyleyen mırıltılar çıkarttı ve "Ne hazırlıyorsun sen?" dedi. Atın arpasını... "Türk kahvaltısı."

"Biz Koreliyiz?"

"E ne yapayım?"

(Yazardan: Helva yapsana, helva yapsana...)

Lee Know umursamazca tezgâha dayandı. Kulaklıklarımı çıkarttım ve tabakları çıkarttım. Kahvaltı sofrası hazırdı. Söylenerek merdivenlerden inen Jeongin gülmeme sebep oldu. "Bu saatte yemek mi yenir?"

Jeongin hazır sofrayı görünce bir anda kendine geldi ve "Bu sofra hazır?" dedi. Vallaha mı? "Hazırladım. Size gerek kalmadı."

Jeongin "En sevdiğim Noona'm sensin~" dedi ve sandalyeye oturdu. Eski ses tonundan farklı bir şekilde "Bu ne?" dedi. Türk kahvaltısı işte ya.

"Türk kahvaltısı hazırlamış Ming. Kesin Kore yemeği bilmiyor." Lee Know dilini şaklattı "Senden gelin olmaz. Seni alan yandı."

Biraz kırılsam da umursamadım. "Sana ne? Beni almak isteyen alır, sana ne?" Sandalyeye oturdum ve yemeğe başladım. Diğerleri de geliyordu zaten.

Stray Kids Yeni Üye 8+1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin