-17-

2.3K 149 217
                                    

Jung Min Young'dan...

Gözlerimi yine o lanet günlerden birisine açtım. Kaçırılmamın üzerinden dört gün geçmişti ve ortalıkta kimseler yoktu.

Dün gece Hera bana yemek dediği bir yemek artığı getirmişti. Yani tam dört gündür açtım. Getirdiğini bir köpek olmadığım için yememiştim.

Her gün belli bir zaman aralığında yanıma gelip sol koluma bıçakla bir çizik atıyorlardı. Sebebini hâlâ çözememiştim. Saçlarım omuz hizamdan biraz kısaydı. Ben saçlarımı çok seviyordum ve Hera onları benden alarak çok üzülmeme ve saatlerce ağlamama sebep olmuştu.

Aptal Son Jun sadece akşam saat 20.00-21.00 aralığında geliyor ve bıçakla sol koluma çizik atıyordu. Sebebini çözememiştim. Canımı çok acıtan bu olaya dört gündür alışmıştım. Kolumda dört çizik vardı ve bu akşam beşincisi eklenecekti.

Uzandığım kartonda oturur pozisyona geldim. Karton çok küçüktü ve cenin pozisyonunda uyuyordum. Belim çok ağrıyordu ve kesinlikle hasta olacaktım. Hava çok soğuk olmamasına rağmen beton zemin çok soğuktu ve bana verilen örtü çok inceydi.

Tuvalette bir sorundu ama tuvalete çıkmama izin vermiyorlardı. Hera bana "Altına işe o zaman!" demişti. Yapacak başka hiçbir şeyim yoktu...

Oldukça kötü bir durumdaydım ve artık ayakta duracak gücüm dahi yoktu. Sol kolum sızlıyordu durmadan. Boğazım acıyordu öksürüyordum. Karnım çok açtı. Kendimde değildim doğrusu.

Kısa saçlarım çok kirlenmişti. Artık duş almalıydım. Ama beni tuvalete bile göndermiyorlardı. Hera her sabah olduğu gibi yine yanıma geldi.

"Selam Minie!"

Sahte bir neşeyle konuştu ve elindeki sopayı gösterdi. "Dayak vakti," dedi ve dün sabah yaptığı gibi bana sopayla vurdu. Sopayla bana yirmi dakika vuruyor sonra gidiyordu. Bu süre asla on dokuz dakika veya yirmi bir dakika olmamıştı. Hep yirmi dakika.

Ruhsal sorunları olduğu belliydi. Yoksa kim her gün aynı saatte birisine yirmi dakika sopayla dayak atar ve her akşam aynı saatte bıçakla sol koluna çizik atar ki?

Hera yirmi dakikanın sonunda bana el salladı ve gitti. Bir inşaatta olduğumuzu biliyordu ve bu inşaat bir ev inşaatıydı. Sanırım evin ikinci katındaydım. Çünkü Hera topuklu ayakkabıları ile ses çıkartarak merdiven iniyordu.

Lee Know'dan...

Uyuyamıyor, yemek yiyemiyor ve konuşmuyordum. Tek yaptığım şey onu düşünmekti. İyi miydi? Yaşıyor muydu? Yemek yemiş miydi? Uyumuş muydu? Hiçbirine cevabım yoktu. Çünkü bilmiyordum.

Kwang Jae günlerdir araştırma yapıyordu ve bize hiçbir bilgi vermemişti. Eun Ae bize hiçbir yararı olmamasına rağmen yurtta bizimle kalıyor ve tüm gün ağlıyordu. Evet, bende odamda ağlıyordum ama diğerlerinin yanında konuşamıyordum bile. Kendimde o gücü bulamıyordum.

Onunla daha yeni sevgili olmuşken kaçırılması... Berbat bir şeydi. Kendimden ve hayatımdan nefret ediyordum. Kapıya ben de pekâlâ bakabilirdim.

Ağrıyan başım yüzünden asla uyuyamamıştım. Uyusamda bir saat sonra kabus görerek uyanıyordum. Başımın ağrısı için bir sürü ağrı kesici içmiştim ama nafile.

Yemek yiyemiyordum. Bang Chan bana defalarca bir şeyler yememi söylese de olmuyordu. O yemek boğazımdan geçmiyordu. Zorla yutsam, kısa süre sonra kusuyordum.

Bu yüzden Chan ve Changbin beni hastaneye getirmişti. Doktor hepsinin üzüntü ve strese dayalı olduğunu ve kendisinin bir şey yapamayacağını söyleyince psikoloğa gitmeye başlamıştım.

Stray Kids Yeni Üye 8+1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin