Jeongguk, öğlene doğru uyandı. Yanında Taehyung'u göremeyince hızlıca doğruldu. Kalkıp gittiğini fark edememişti bile. Onu uyandırmadan mı gitmişti?
Yerinden kalkıp hızla evi turladı. Taehyung'u bulmayı ümit ediyordu ancak bulamadı. Ona haber vermeden gitmiş olması Jeon'u ciddi manada üzmüştü. Merdivene yöneldi, odasına çıkacaktı ancak bodrumdan gelen ses onu duraklattı. Eve geldiğinden beri hiç bodruma inmemişti. İnip inmemekte kararsız olsa en son inmekte karar kıldı. Yavaşça merdivenleri teker teker inerken sese iyice yaklaşmıştı.
Duyduğu sesin gittikçe ritme bindiğini fark ettiğinde müzik olduğunu anladı. Şimdi daha da meraklanmıştı. Aşağıya indiğinde aralık bir kapıyla karşılaştı. Müziğin sesi yükselmiş, içeride birinin de olduğunu fark etmişti. Yavaşça kapıyı aralayıp içeri baktı. Gördüğü görüntü ise derince yutkunmasına sebep oldu.
Bodrum olmasına rağmen gayet ferah bir yerdi. Duvarlar beyaz ancak zemini siyahtı. Kocaman odanın içinde çeşitli spor malzemeleri ve aletleri vardı. Müzik sistemi bir köşede bütün odaya yetecek kadar şarkı çalabiliyordu. Çeşit çeşit malzeme, ufak bir buzdolabı ve bir de Taehyung vardı.
Gerçi henüz Jeon'u fark etmemişti. Ağırlık çalışıyordu ve şarkıya mırıldanarak eşlik ediyordu. Jeon onu habersiz bırakıp gitmediğine sevinse de şu anki görüntüsü içinde daha yoğun duygular uyandırmıştı. Taehyung, yavaşça doğrulup aynaya baktığında arkasındaki bedenin farkına vardı. Gülümsedi ve müziği durdurdu. Nefes kesici bir hali vardı.
Terlemiş esmer bedeni, alnına yapışan simsiyah saçları, çıplak üst bedeni ve altındaki siyah şortu ile mükemmel gözüküyordu. Ter damlaları karın kaslarındaki kavislerden teker teker iniyordu. Saçlarını gelişigüzel arkaya atıp Jeon'a baktı. Yavaşça ona doğru yaklaşmış, bu sırada ise yan tarafta bulunan havluyla özensizce bedenini kurulamıştı.
"Küçüğüm, ne zaman uyandın?"
"Şey y-yeni uyandım. Seni göremeyince endişelendim, sesi duyunca da. Ben gideyim artık."
Jeon stres yapmıştı üzerine doğru gelen adamla. Taehyung kafasını yere eğmiş küçüğüne gülümsedi ve belinden tutup kendisine çekti. Dudaklarına güzel bir öpücük bıraktı. Jeon, bunu beklemediğinden şaşırdı ancak hoşuna da gitmişti.
"Çok şirinsin."
Jeongguk gülümsemiş ancak kızarmaya başlamıştı. Kalbi sanki yerinden çıkacak gibiydi. Bazı durumlar iyi değildi ve acil sakinleşmesi gerekiyordu.
"Ben yukarı çıkayım, kahvaltıda görüşürüz!"
Adamın kollarının arasından çıkıp koşarak yukarı çıktı. Merdivene oturdu ve sakinleşmeye çalıştı. Düşünse alt tarafında durumlar kötüye gideceğinden farklı şeyler düşünmeye çalışıyordu. Taehyung'un adım seslerini duyduğunda hızla odasına gitti. Üzerini yarım yamalak değiştirdi ve mutfağa indi. Yolu üzerinde elini yüzünü yıkamak için lavaboya da uğramış, öyle sofraya geçmişti.
Taehyung bugün sabahtan kahvaltı hazırlatmış, masayı kurdurtmuştu. Jeon'un ardından Taehyung girmişti mutfağa. Jeon'un karşısına oturmuştu ancak Jeon'un lokması boğazına kaçmıştı. Taehyung bugün onun sınırını zorluyordu.
Siyah tişörtü bedenine tam oturmuştu. Saçları dağınıktı ve yeşil pantolonu ona fazla yakışmıştı. Duşa girmiş ancak saçını yapmakla uğraşmamıştı.
"İster misin?"
Çalışanların yaptığı kızartmayı Jeon'a uzattı. Jeon kendine gelmeye çalışırken hızla aldı ve tabağına koydu. Aklı tamamen başka yerdeydi. Hızlı yemeye çalışıyordu. O kadar aceleciydi ki Taehyung'un onu sırıtarak izlediğini bile fark edememişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Boy -TaeKook- ✓
FanfictionÜlkenin en tehlikeli mafya lideri Kim Taehyung, hapiste tanıştığı adam için oğlunu kaçırıp, kurtarmayı kabul eder. #ukekook -20 #semetae -29