Taehyung sabahtan küçüğünü öperek çıkmış, 4 saat uzaklıkta olan iş görüşmesi için yola çıkmıştı. Yolda bir şeyler atıştırmış, zamanında varmıştı.
2 saattir süren bir toplantıdaydı ancak korumalardan biri ısrarla arıyordu. Taehyung, ilkinde cevap vermese de ikinci de izin alıp çıkmıştı. Jeon'un yakın koruması olduğunu hatırlamasa asla açmazdı ancak aklına gelmişti.
Taehyung, çoğunlukla korumalarının adnı bilmezdi. O kadar çoklardı ki hepsinin ismini aklında tutamazdı, ki buna hiç gerek yoktu. Hayatta kalmaları zor olan insanların isimlerini belleğinde tutmasına ne gerek vardı ki?
"Evet?"
"Efendim, çok kötü bir şey oldu. Bay Jeon..."
"Ne oldu ona?!"
"Bir saldırıya uğradı, şimdi ise hastanedeyiz. Gelebilirseniz eğer-"
"Hastanenin adını ve yapanın adını mesaj olarak gönder, 1 saate oradayım."
Taehyung'un eli ayağı titremiş, içerideki adama gittiğini bile söylemeden yıldırım hızlıyla arabasına binmişti. Gelen mesaj ile kan beynine sıçramıştı. Deli gibi araba sürüyor, 4 saatlik yolu 1 saate kısaltmaya çalışıyordu.
Başarmıştı da.
1 saat içerisinde hastanedeydi. Yolda da hem hastane müdürüyle hem o pezevenklere yaşatacakları katliam hakkında birileriyle telefonda konuşmuştu.
Jeon'una dokunamazlardı, yakardı hepsini.
Küçüğünün kılına zarar gelse, hepsinin sonunu getirirdi.
Hızla hastaneye girmiş, Jeon'un yanına koşmuştu. Küçüğü iyiydi, birkaç ezik vardı öpmeye bile kıyamadığı teninde.
Küçüğün elini tuttuğunda gözleri dolmuştu o halini görünce. Jeon, hafifçe gülümsedi.
"Geldin."
"Yanından ayrılmam hataydı küçüğüm. Çok özür dilerim."
"Özür dileme sevgilim, bilemezdin. Hem gayet iyiyim ben. Tek bir şeye ihtiyacım var."
"Neye ihtiyacın var bebeğim? Ne istersin?"
"Beni öper misin?" Jeon, dudaklarını büzerek konuştu. Ne kadar soğukkanlı kalmaya çalışsa da çok korkmuştu.
"Öperim, hem de o kadar çok öperim ki nefes alamazsın." Taehyung, küçüğünün yüzünün her noktasını defalarca öpmüş, nazikçe dudağını kocaman öpmüştü.
"Güneş'im benim."
"Güneş mi?" Jeon, ona ilk defa böyle seslendiğini duymuştu. Normalde sormazdı, gülümser hoşuna giderdi ancak Taehyung'un her şeye bir anlam yüklediğinin farkındaydı. Anlamı soruyordu aslında.
"Hmhm, Güzel Güneş'im benim."
"Peki sen nesin?"
"Bende Güneş'e aşık bir Ay'ım. Güneş'in ışığını yansıtınca mükemmel gözüken bir Ay."
Jeon duygulanmıştı. Bugün ölmek üzere olduğunu hissettiği an geldi aklına. "Peki," burnunu çekti dolu gözlerle ona bakarken. "Peki, Güneş'in ışığı sönerse?"
"O zaman ay da karanlığa gömülür."
"Taehyung-"
"Güneş olmadan Ay yapamaz. Her daim ona ihtiyacı var." Küçüğünün yaşlarını nazikçe sildi. "Benim sana her daim ihtiyacım olduğu gibi."
Jeon, yaşlarına hakim olamıyordu. Temiz, beyaz yanakları gözyaşlarıyla temizleniyordu.
"Dökme o güzel incilerini sevgilim, her bir damla gözyaşında içime kor ateş düşüyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Boy -TaeKook- ✓
FanfictionÜlkenin en tehlikeli mafya lideri Kim Taehyung, hapiste tanıştığı adam için oğlunu kaçırıp, kurtarmayı kabul eder. #ukekook -20 #semetae -29