13. Bölüm

757 79 23
                                    

Lily göz yaşlarına boğulmuş halde kocasının koluna sarılmıştı. Oğluna ve kızına bakıp burukça gülümsedi. "Hoş geldiniz..."

Harry gözlerinde yaşlar dolu halde ailesine bakarken Beatrice'in ona sarılmayı bırakıp anne babasının yanına fırladığını gördü. (bölümü yazarken Müslüm Gürses-Benim Meselem dinlediğimi söylesem inanır mısınız absfhvhcdnfnc)

Tüm olanları ağır çekimde izliyormuş gibi hissediyordu. James'in dizleri üzerine çöküp Beatrice'i kollarına alması, sıkıca sarılıp ayaklanarak onu havada döndürmesi... Gözlerini onlardan çekip annesine çevirdi. Tiyrek bir nefes alırken Lily'nin gülümsemesi yerindeydi. Harry büyük adımlarla annesine ulaşıp sarıldı. Ne kadar o halde kaldılar bilmiyordu ama ayrıldıkları zaman dördünün de yanakları yaşlarla kaplanmıştı. İşin trajikomik yanıysa Lily ve James yirmi bir yaşındayken Harry'nin otuzlarında olmasıydı.

Harry yaşları yüzünden silerken aceleci davranmıştı. Bu aralar fazla duygusal olduğunu inkâr edemezdi. Gözlüklerini düzeltirken biraz daha toparlanmış haldeydi.

James de roparlanır toparlanmaz oğluna döndü. "Sirius'u kurtar, Harry. Orada daha fazla kalmamalı. Daha iyisini hak ediyor. Her gün kendisini suçluyor."

Harry başını salladı. "Biliyorum, biliyorum. Merak etme, çok geçmeden oradan uzakta ve güvende olacak."

James normalde böyle bir görevin Harry'ye kalmasını hiç istemezdi. Öte yandan Harry'nin tüm dünyayı ortadan ikiye yaracak kadar güçlü olduğunu da biliyordu. Üstelik kendi oğlundan daha gençti. Yani Azkabandan bi suçlu kaçırmak Harry için çok kolaydı. Bu onun için pek de yük sayılmazdı.
...

Remus anahtarı elinde çevire çevire ormanın içinde evine doğru yürüyordu. Ağzından çıkan hafif ıslık sesiyle kuşların şarkısına eşlik ederken keyfi gayet yerindeydi çünkü sonunda bir iş bulmuştu. Dumbledore ona okulda öğretmen olmasını teklif ettiği için çok şanslıydı. Yoksa paralı bir iş bulma ihtimali yok denecek kadar azdı. Eve erken olduğundan daha da keyiflenerek mutlulukla gülümsedi.

Bu arada evin yanına varmıştı. Elinde çevirdiği anahtarla kapıyı açtı. Harry her zamanki gibi salonda kitap okumuyordu, bu yüzden odasında olduğunu tahmin ederek anahtarını kapıdan aldı ve içeriye girdi. Anahtarı bir köşeye bıraktı. Yeğenine güzel haberi vermek için can atıyordu.

"Harry! Ben geldim!" diye seslendi.

Etraf sabah bıraktığı gibi dağınıktı. Üstelik mutfakta ki dolabın üzerinden sarkan bir çorapla karşı karşıya kalmıştı. "Bu sabah da burada mıydı?" diye kendi kendine mırıldandı. Bir kaç adımda dolaba gidip çorabı aldı ve Harry'nin odasına doğru ilerlemeye başladı. Yolda çorabı da kirli sepetine atmayı ihmal etmemişti.

Harry'nin kaldığı odaya geldiğinde kapıyı çaldı. "Harry? Orada mısın?"

İçeriden ses gelmedi.

Kapıyı bir kez daha çaldı. "Harry!" Uyuya kalmış olabilir miydi? "Harry! Orada mısın?!"

Ama yine tık yoktu.

Remus endişeyle yutkundu. "Harry, içeriye giriyorum?" Küre şeklinde ki kapı kolunu çevirdi. Kapı açılmadı. Kilitliydi. Remus başından aşağı kaynar su dökülmüş gibi kalakaldı. Endişe midesinde dönüp duran rahatsız edici bir yumak gibi kendini gösterdi. "Harry!" Asasını çıkardı, kapı koluna doğrultup büyüyü mırıldandı. "Alohomora!" Kapıdan kilidin açılmış olmasına dair bir ses bekledi. Nasıl olurda daha okula bile gitmemiş, asası bile olmayan bir çocuk Alohomora büyüsünün açamayacağı şekilde bir kapıyı mühürleyebilirdi? Harry bunu nasıl yapabilmişti? Remus korkarak asasını bir daha salladı ve daha güçlü bir büyüyle tekrar denedi. Bu sefer kapı açılmıştı. Aceleyle içeriye girdi. "Harry!"

Harry Potter "İkinci Şans"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin