24. Bölüm

288 49 31
                                    

Medya: Beatrice Lily Potter (saçları daha siyah)

Harry, göğsünde uyuyakalan kız kardeşini yavaşça kucaklayıp yatağına taşımıştı. Bea iyileşiyor gibiydi. Son zamanlarda hiç karabasan görmemişti ve ilk defa rüyasında gördüğü güzel bir şeyi anlatmıştı Sirius ile Harry'ye. Küçük kızın iyi olduğunu görmek Harry'nin içini daha çok rahatlatıyordu.

Sabahın alacakaranlığında Hogwarts'a dönmüştü Harry. Üzerinde görünmezlik pelerini vardı. Sessiz adımlarla zindanlara ilerlediği sırada giriş salonunda güçlü bir auranın daha kendisine eşlik ettiğini fark ederek hareker etmeyi kesti.

Aurasını saklamak için çok geç kalmıştı. İhtiyar yavaşça ve sükûnetle merdivenleri inerken Harry gözlerini devirdi. Bu adamdan kurtuluş yoktu anlaşılan.

"İyi akşamlar, Harry." dedi Dumbledore. Harry soluğu dışarı taşarak pelerinini üzerinden çıkardı.

Dumbledore'un yüzünde sahte bir şefkat belirdi. "Ah, babanın pelerini. Remus onu sana verdi demek."

Harry yanıtlamadı. Adamın niyetini çözememişti. Masun çocuğu oynamaya karar verdi. "Bana ceza mı vereceksiniz, Profesör?"

"Ah, hayır. Hayır, neyse ki Profesör Snape'e değil de bana yakalandın. Bu seferlik seni affediyorum, ancak bu saatte dışarıda ne yapıyordun?"

Harry hemen başını öne eğdi. "Sadece, kabus gördüm. Biraz bahçeye çıkıp temiz hava almak istedim. Slytherin ortak salonunda hava alacak bir pencere yok."

Dumbledore'un bu yalana kandığını biliyordu. "Anlıyorum, Harry. Yine de geceleri ortak salondan çıkmaman senin güvenliğin için."

"Haklısınız, Profesör. Bir daha olmayacak."

"Olmayacağından eminim. Hadi yatağına."

...

Harry yorgunlukla çantasını sandalyeye asarak oturdu yemek masasına. Üzerinde anlam veremediği bir bitkinlik hissi vardı. Bu yüzden derslerden normalden de daha çok sıkılmıştı.

Öğlen yemeği için salona toplanan öğrencilerin gündeminde yine Sirius Black vardı. Güya yakınlarda ki bir kasabada görülmüştü ama Harry Sirius'un evden neredeyse hiç çıkmadığını biliyordu. Bu asılsız iddialar yüzünden bakanlık Sirius'un Harry'yi öldürmeye çalışacağını düşünmeye başlamıştı. İşin kötü yanı, McGonagall'da üzerine titremeye başlamıştı. Profesörlerin gözü artık üzerindeydi.

Harry başını eline yaslayarak iç geçirdi ve bir kase çorbayı önüne çekti. Tam bu sırada birisinin omuzuna dokunduğunu hissederek arkasına döndü. Remus başıyla gelmesini işaret ettiğinde Harry sandalyesini bacaklarıyla ittirdi ve yorgunlukla ayağa kalktı. Remus'un ondan ne istediğini az çok tahmin edebiliyordu.

Salonun dışına çıktılar. Remus, "Harry, bana bir söz vermeni istiyorum." dedi ciddiyetle. "Hakkında ne duyarsan duy, ne duyarsan duy, Sirius Black ile yüzleşmeye kalkmayacaksın."

Harry başıyla onayladı. "Tamam." dedi. "Ama neden?" Rol gereği sordu meraklıymış gibi. Bir an önce salona dönmek istiyordu oysa.

Remus susup kaldığı zaman Harry iç çekti. Bu iş uzayacağa benziyordu.

"Harry!"

Lila Harry'nin çantasıyla birlikte çıktı salondan. "Öğlen tatili bitmeden kütüphaneye gitmemiz gerekiyor!"

Harry kıza minnetle baktı. "Sonra konuşuruz Remus!"

...

İkili sıradaki ders için sınıfa gelmişlerdi ama herkes hala öğle yemeğinde olduğundan sınıf bomboştu. Her zamanki gibi arka sıraya yerleşirlerken Lila çantasından peçeteye sarılmış bir sandviç çıkardı. "Yemek yiyemedin." diyerek Harry'ye uzattı.

Harry Potter "İkinci Şans"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin