9

497 36 10
                                    

Son ali partı
🍀
Uyandım. Uyanmak değildi bu. Bu amansız bir haykırış. Gögsümü acıtan bir haykırış. Gögsüme tırnaklarını geçirmiş nadia. Canım yanıyor ama ses etmiyorum. Mahurlukla gözlerimi aralıyorum. Başının altınan önce elimi çekiyorum. Daha sonra gögsümdeki elimi. Yatakta oturuyorum ve loş başlıklı lambayı açıyorum.

Şimdi her şey daha netti.
Kaşları çatık. Kesik kesik nefes alıyor büyük ihtimale bir yeri ağrıyor yada korkuyor. Dudağının kenarı moramış göz altlarıda. Elimle dudağına dokundum. Kan var ama kurumuş.

Yanakları kızarmış ama morluğa doğru gidiyor. Elimi alnına koydum ateşi yoktu ama sıcaktı yine.

Sırt üstü uzandı. Bu sefer kolundaki yeşil morlukları çıktı. Kemer izlerine beziyordu. Yutkundum. Dokunmak istedim ama dokunmadım.

Yatmadan önce sırtındaki morlukları görmüştüm. Elimi tişörtün eteklerine doğru uzandırdım ve yavaşca gögsüne doğru çektim. Karnında kızarıklar vardı.

Ona dokunduğumu anlamışcasına huysuzlandı. Sırtını bana döndü. Elimi kendime çekti. Yavaşca bir öpücük kondurudum eğilip saçlarına.

Ardından yataktan çıktım.

Yatağın etrafından dolanıp kapıya ilerdim yerdeki kıyafetleri gördüm. Aniden eğilip onları aldım. Odadan çıktım. Koridorun sonundaki çamaşır odasına girdim. Elimdekileri kapağı açık makineye attım.

Aklımı başıma alıp güvenlik önemleri almalıydım. Bir asker gibi davranmalıydım.
Çamaşır odasından çıkıp salona indim.
Yeşil divanın üstünde ki telefonumu alıp sacit genareli aradım.

Yaklaşık iki saniye sonra hattaydı

"Hayırdır ali bir sorun mu var gece"

"Nadia geri döndü"

"Nasıl"

"Bilmiyorum, peşinde olabilirler açık adresim"

"Silah var mı yanında"

Divana oturdum.

"Var"

"Güvenlik önemleri aldıracam. Yarına kadar sabredin"

"Nadia kendinde değil komutanım"

"Anlamadım "

"Şiddet görmüş"

Hattın ucundaki ses gitmişti. Beş saniye sonra konuştu.

"Ona dikkat et. Ben gerekli düzenlemeleri yapıyorum. Benden haber bekle ve sakın dışarı çıkmayın ben gelene kadar"

"Emredersiniz komutanım"

Telefon kapandığını gösteren ses kulağımda çınlarken.

Telefonu indirip cebime koydum.

Derin bir nefes alıp kafamı geri yasladım. Nefes verdim.

Ne olucaktı. Gözlerimin önünde nadianın yüzü ve morluk içinde kalmış bedeni vardı.

Oturduğum yerden kalktım. Mutfaga ilerdim. Ankastrenin yanındaki küçük mutfak dolabında silahımı aldım. Şarjör aldım. Şarjörü silaha yerleştirip üst kata çıktım.

Kapanın girişinde durdum.
Yanına gitmelimiydim bilmiyorum ama adım adım yatağa yaklaştım.

Bıraktığım gibiydi.

Örümce AğıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin