Güneş Mayıs ayının maviliğinde parlarken, sahil bölgelerinin üzerinde bir gölge gibi sürüklenen iri ve pamuksu bulutlar gökyüzünü yorgan gibi örtmüştü.
Minik papatya işlemeleri olan çift kanatlı beyaz tül, hafif bahar rüzgarının eline düşmüş bir yaprak gibi sakin dalgalarla havalandı bir kaç kez. Sonra yavaşça indi ve bir sonraki rüzgarla tekrar havalandı.
Bu sıradan ve çokça olağan enstantane anlık da olsa müthiş bir huzur verdi ona. En sevdiği ayın, en sevdiği günlerinin tadını pek çıkaramamış olmak düşününce biraz üzücü bulduğu bir şey oldu.
Tam bir hafta öncenin pazar günü görmüştü onu ilk kez. Ve koca koca kilitlerle kapattığı sandıkların açılma vakti nihayet gelmişti..
Bu bir son değil, bilakis yaşamaya dahi çekindiği kendi hayatı ve kendi
kaderiyle tanışması olacaktı. Bir çok şeyin farkında değildi.O henüz kendi keşfini tamamlanmadan yeni keşifler için can atan ürkek ve acemi bir kaşifti.. Bu yüzden lüzumsuz çekingenliğinden kurtulmalı, evvela kendini keşfetmeliydi. Yoksa sonsuz merakı onu sadece kırgınlığa götürür, hassas kalbi daha çok incinirdi.
Her şeye karşı ölçülü olma felsefesinin vücut bulduğu bir ailenin içerisinde yetişmek onu ölçüsüz insanlar ve ölçüsüz duygular çemberinde korumasız kılmaktan başka bir işe yaramıyordu.
O yaşadığı dönğünün evrilmediğini düşünürken, bir gün bir bakacaktı ki; Tıklayıp bütün benliği ile açılmasını bekleyeceği kapının eşiğine çoktan varıvermiş...
Çünkü her değişim, değişim gerektiren hususun idrak edilmesi ile başlardı.
Kalbinin sesini susturmaya çalıştıkça yorgun düşünüyordu. O gün neredeyse tüm gününü odasında geçirmiş, bir kaç dergi karıştırmış, biraz da yaklaşık iki hafta önce başladığı yabancı dilde yazılmış kaynak kitabına göz atmıştı.
Duvardaki saate baktı. Saat 18.55'i gösteriyordu. Bir gün öncesinde Müjgan'larda buluşma kararı almışlardı ve Süreyya bunu neredeyse unutacaktı.
Ayak bileklerinin 5 santim üstünde biten düz kesim kalem elbisesinin üzerinde dağınık bıraktığı saçlarını hızlıca tepeden bir topuz yaparak topladı ve dişlerinin arasına sıkıştırılmış kurşun kalem ile topuzunu sabitledi. Boydan aynanın karşısında kendine çok kısa bakıp saçlarını düzeltti.
Son olarak odanın sağ tarafında duran dolabın ikinci rafının, üçüncü bölmesinde katlanmış şekilde yer alan ve rahmetli annesinin ölmeden bir yıl önce tek kat ipten ördüğü siyah şalını omuzlarına yarım şekilde bırakıp, kollarına doğru sarkıttı.
Her zaman ki yerinde kitap okuyan babasından izin alıp giriş kata indi. Mutfak ve alt kat salon boştu herkes odasına çekilmiş olmalı diye düşündü ve vakit kaybetmeden terliklerini bir çırpıda kenara bırakıp, topuksuz düz taban pabuçlarını geçirdi ayağına..
Bahçe kapısının önüne çıkınca pencere önünde onu bekleyen Müjgan'ın ona has, yani kavga eden bakışları ile karşılaştı..
Müjgan onu görür görmez fırlayıp aşağı inmişti. Rüzgar dalgalı saçlarını savururken kapıda karşıladı arkadaşını.. Düz bir çehre, küçük bir burun ve çok güzel gözlere sahipti. Müjdat'ın heybetli görüntüsünün aksine Müjgan minyon sayılabilecek ufak tefek bir kızdı.
"Hoş geldin"
"Hoş buldum"
Sıkıca bir sarılmanın ardından bahçe masasında bir şeyler okuyan Müjdat'ın bakışları ile karşılaştı Süreyya..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Süreyya
ChickLitGece yarısını henüz geçmişken atlı arabanın tahta tekerlekleri büyük bir gürültüyle giriş yaptı Necip efendi meydanına. Karanlık, ukuya hazırlanan tüm şehrin üzerini bir yorgan gibi örtüyor yeni dinmiş yağmurun kokusu serin hava ile karışıp oksijene...