Zamansal olarak uymuyor çünkü kitapta şu an sonbahar sonu ama ben onları yaza ışınlayorum.
Çunku neden olmasın.
.................
"Ulukan kalk hadi bayram namazına."
Ulukan uykulu gözlerini kırpıştırdı. Uyku mahmutu sesi ile.
"Tamam baba." Diye mırıldanıp. Yavaşça ayklandı.
Remzi bey ise bir ileri bir geri evin içinde dolaşıyor araba anahtarını arıyordu.
"Emel anahtar nerde?" Der demez uykulu kadın gözleri kapalı bir halde kapıyı gösterdi
Kapının üstündeki askıdan Remzi bey anahtarı alıp. Kendi kendine söylendi.
"Neden buraya koyduysam akıl kalmadı akıl."
Bu sırada Ulukan hazırlanmıştı.
"Abdestin var mı lan cenabet gelme camiye."
"Baba!" Diye uyarıcı bir tonda konuşunca. Remzi bey gülüp evden çıktı.
Ardından hızla arabaya binip camiye sürdüler.
"Baba, babaannemin mezarını gideriz değil mi?"
"Kurbanı keselim etleri ayarlayalım inşallah köye gidicez."
Ulukan kafasını salladı. Ardından kısa bir süre içinde mahalle içindeki camiye vardılar. Sabahın erken saatleri olduğu için etraf çok kalabalık olmasına rağmen sessizdi.
Ulukan camiye babası ile girerken Ziya ve babası ile karşılaştılar.
"Remzi, hayırlı sabahlar." Diyen Adama Remzi gülümsedi.
"Hayırlı sabahlar." Diyerek sırtına elini attı.
Ardından "Namazı kılalım da bayramlaşırız." Dedi.
Adam da onu onaylarken ikisi birlikte konuşarak ilerlemeye başladı caminin içinde kalabalık camide boş köşe bulup orya geçip hocayı beklerken fısıldayarak konuşuyorlardı.
Onların peşinden ilerleyen oğulları ise onların yanına yerleşti.
Ziya Durmadan kımıldayan erkek kardeşinin ensesine hafifçe vurdu.
"Rahat dur!" Diye uyardı.
Bu sırada Remzi bey ve Hasan bey Kurban ile ilgili konuşuyorlardı.
"Ne zaman keseriz."
"Bayram kahvaltımızı yapalım Hasan ondan sonra gideriz birlikte veririz vekaleti keseriz inşallah."
Hasan bey kafasını biraz eğerek Ulukan'a baktı.
"Bu delikanlı da geliyor dimi."
"Gelir gelir, gelmez olur mu?"
Ulukan ise ofladı. Ardından sadece Ziyanın duyacağı sesle konuştu.
"Sen yap işte beni neden sokuyorsunuz bu işe. Zaaten et kokusundan iğrenirim."
Ziya hafif gülüp onun kulağına eğildi.
"Ben sana iş yaptırmam merak etme." Dedi çapkın bir sesle ve tabi o çarpık gülümsemesi ile.
Ulukan etrafına baktı hızla sanki biri görebilirmiş gibi. Ardından dirseği ile karnına vurdu.
"Camide salak salak konuşma." Dişlerinin arasından konuştu.
Ziya sadece tebessümünü genişletti.
Ulukan da onun gülüşünü görünce gülmemek için dudaklarını dişledi.
Bir süre sonra hoca geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çakmağınız var mı? BxB
ChickLitBilmediğim bir adamın da dediği gibi hikayeler hep bir yere taşınma yada bir yerden ayrılma ile başlar. Onun gibi bir şeydi işte hatırlayamadım şimdi sözü. Benim hikayem de İstanbul'dan Ankara'ya taşınmam ile başladı. İstanbulun en nezih semtinden A...