Aşşağıdan anneme bakan adamın yanına ulaşıp kolundan çekiştirmeye çalıştım. Herkes cama çıkmış ona bakıyordu ilerde bakkalın önündekiler de buraya gelip gelememk arasında kalmış gibiydiler.
"Emel sen he desen de kavuşsak babama söyledim istesek seni."
Annem babama salak bu adam bakışı ile baktı.
"Ne istmesi Remzi aldın ya beni nikahına 33 yıl önce deli misin sen?"
"Hadi gel yukarı."
Annem onu yukarı çağırsa da babam yerinden kımıldamıyordu."Ne yani evlendik diye bi daha evlenemez miyiz?"
Babam sarsak kelimelerle konuştuğunda komşular gülmüştü. Evet Rezil olduk üstadım.
"Hadi Baba rezil olduk gel yukarı." Babamı kolundan tutup çekiştirerken bana baktı.
"Aaa oğlum gel seni bi öpiyim."
Babam ben onu ne kadar ittirsem de iki yanağımdan sulu sulu öptü.
"Aynı dedene benziyorsun."
Bana kırmızı tonton yanakları dağınık saçları ile bakan adama gülümsedim. İçince çok saf bir adama dönüyordu. Aslında normalde de deli bir adamdı ama içince başka bir delilik bulaşıyordu.
Balkondan ya da pencereden bize bakan komşulara doğru bakarak bağırdı.
"Bakın benim oğlum çok yakışıklı değil mi?" Yanaklarımdan tutarak beni insanlara gösteriyordu. "Ben doğurdum." Dedi.
Tabi herkes babama gülmeye başladı.
Baba ben doğurdum ne ya ağlamak istiyorum.İçlerinden biri babama seslendi.
"Abi emin misin karın doğurmuş olmasın?" Dedi dalga geçerek.
Babam da durur mu yapıştırmış cevabı.
"Yo yo ben doğurduğuma. Öldüğüme inanıyorsunda doğurduğuma niye inanmıyorsun."
Babam kendi şakasına gülerken insanlarda artık kahkahaya boğulmuştu.
Ben ise nasıl bu mahallede daha fazla rezil olabiliriz onu ölçmeye çalışıyordum. Babamı sırtından ittirip binaya soktum. Ardından mahalleliye döndüm.
"Herkesten özür dileriz aslında böyle bir adam değildir ama işte, tekrar özür dileriz.".
Komşular hala gülerken içlerinden bazıları önemli değil diyerek beni pış pışladı.Başka ne denir bilemediğimden içeri geçmek için hareketlenirken bakkalın önündeki ışığın altında bizim piç Ziya'yı gördüm. Piç piç sırıtıyordu.
Evet çok güzel, gerçekten mükemmel. Hayatım çok iyi gidiyor. Şu anki en büyük düşmanım adımı, evimi artık biliyor ha bir de yetmezmiş gibi rezil oldum adamın önünde. Gerçekten hayat harika ya.
Ağlamak istiyorum.
Babamı eve ittirdikten sonra annemin kollarına bırakıp kendi odama kapıyı çarparak girdim.
Ergen ergen tavırlar yapmak istemiyorum ama neden ben ya.
Kendimi yatağa atıp o geceyi öylece hiç uyumadan yatağımda bitirdim tabi annem ve babamın sevişme seslerin duymamak için kulaklığını takıp müzik açmayı da unutmadım.
Hayır yani 50 yaşında insanlarsınız bu ne aktiflik ya.
..........
Elindeki zinciri çevirirken atölyeye girdi.
"Kolay gelsin Tuncay abi."
"Sağ ol gel otur." Adamın gösterdiği yere oturdu Ziya.
"Ne yapıyorsun abi nasılsın."
"İyi ziya ne olsun geçinip gidiyoruz işte... Pişt Faruk abine koş çay getir." Adam eli ile genç bir çocuğa komut verdi.
"Abi gerek yoktu kalkarım şimdi."
"Olur mu öyle şey bi çay içmeden bırakmam."
Bir kaç dakika içinde çayları gelince aynı anda içeri başka bir adam girdi.
"Ooo ziya sen de mi burdaydın."
İki adama da elini uzatıp tokalaştı.
Tuncay daha yeni gelen çocuğu tekrar bir çay için gönderdi"Nasılsın Tuncay işler iyi mi?"
"İyi iyi de senin işin düşmese gelmezsin sen ne oldu."
Üçlü aralarında günlük mesellelerden sohbet edip çaylarını yudumladılar.
"Öyle işte Tuncay ne diyosun yapar mısın bize bi indirim?"
"Yaparım yaparım dert etmesinler."
"Hay canını yiyin ya." Adam işi bağlamanın kutlaması için ceplerinden bir sigara çıkartıp iki kişye de uzattı.
Ziya sigarayı dudaklarının arsına alınca çakmağı için telini cebine attı.
Tabi ya kaybetmişti çakmağını.
O sırada çakmak istemek için karşısındaki adama baktı. Adam elini cebine atıp iki çakmak çıkardı ardından ikisine de baktı.
Bir tanesini tekrar cebine koyup diyeti ile sigarasını yaktı."Abi çakmağı versene." Adam kendi sigarasını yakınca çakmağı çocuğa uzattı.
Sigarasını yaktıktan sonra elindeki metalik gri çakmağa baktı üstünde siyah harflerle Ulukan yazıyordu. Bu isim ona bir yerden tanıdık geldi.
"Abi nerden buldun bunu."
"Bizim kamyonun arkasından çıktı taşınanlardan biri düşürmüştür herhalde."
Adam ağzındaki sigarayı hareket ettirerek konuşunca kafasını salladı Ziya."Şu Cihan apartmanına taşınanlardan mı düştü ki?"
"Doğrudur olabilir." Dedi adam sadece.
"Abi ben çakmağını kaybettim de müsadenle el koyuyorum ben bu çakmağa."
"Al ya kabak gibi adını yazmış zaaten zırtapoz."
Ziya da gerçi adını yazmıştı çakmağına ama bunu kimsenin bilmesine gerek yoktu.
"Boş işler işte abi."
O sırada Tuncay aklına gelen şeyle sigarasını ağzından çekip konuştu.
"Demişken dün akşamki olay neydi öyle ya gülmekten karnıma ağrılar girdi evde."
"Adamı biz içmeye götürdük." Dedi diğer adam.
"Harbi mi diyon la."
"Haa harbi. Adam öğretmenmiş bizim çocuğun dersine de giriyormuş tanıştık ettik bizim masaya davet ettik adam ben içince dağıtıyorum yok ben içmiyeyim dese de zorla içirdik adama ne bilelim biz adam harbi dağıtıyormuş kafayı."
Onlar dün akşamki olayı tekrar hatırlayıp gülerken Ziya bu ayrıntıyı da kafasına not etti babası öğretmendi demek.
"Abi sizin çocuk hangi sınıftaydı." Aralarında konuşan adamlar soru üzerine kafalarını çevirip Ziyaya baktılar.
"9. Sınıf"
"Şubesi"
"Vallaha hatırlamıyorum ama ya C ya da D."
"Benim kardeşimle aynı sınıftalar sanırım."
"Evet söylediydi bizimki arkadaşlık ediyolarmış birbirlerine iyi anlaşıyorlarmış."
"Güzel." Dedi Ziya.
..................
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çakmağınız var mı? BxB
Literatura FemininaBilmediğim bir adamın da dediği gibi hikayeler hep bir yere taşınma yada bir yerden ayrılma ile başlar. Onun gibi bir şeydi işte hatırlayamadım şimdi sözü. Benim hikayem de İstanbul'dan Ankara'ya taşınmam ile başladı. İstanbulun en nezih semtinden A...