Söz...
Işık karanlığa bir söz vermişti...
Şimdi bu sözü tutma zamanıydı.
...Rüya gibiydi. Yani öyle olmalıydı. Hani her şey iyiye giderde siz her şeyin bozulmasından korkarsınız ya işte tam olarak öyle bir durumdaydım. Gözlerim gördüğü şeyin gerçekliği konusunda emin değildi ve her an kaybolabilir diye gözlerimi bir saniye bile oradan ayırmamıştım.
Karşımda ne mi vardı? Baktığım manzara tam olarak şöyleydi. Angel elindeki kılıcı kaldırmaya ve Ethan 'ın talimatlarına uymaya çalışıyordu. Ethan ise artık sessizliğini bozacak noktaya gelmişti. Karşındakinin geleceğin kraliçesi olması onun dilini tutmasının en büyük sebebiydi ama artık dayanabilecek gibi görünmüyordu. Angel uzun sarı saçlarını tepesinden bağlamış, beyaz bir pantolon ve beyaz bir tişört giymişti. Farklı bir renkte kıyafeti olduğundan şüpheliydim. Kılıcı kaldırdığı gibi yüzyıllardır gölge evin içinde biriktirdiği güçleri harekete geçiyor ve onun kontrolünü alt üst ediyordu. Birkaç kere Ethan 'ın havada süzüldüğünü görmüştüm. Tabi bu benim gözlerime de böyle görünmüş olabilir zira Ethan o sırada bağırıyordu. Ethan artık sinirli biriydi. Onun bu haline gülsem de üzülmeden edemiyordum. Angel 'in onca kişi arasından onu seçmesi pek de hoşuna gitmiş gibi değildi. Onlar için nasıldı bilmiyorum ama ben bu sahne için çok şey yapmıştım. Onun hayatta olup hareket etmesi ve artık bana döndüğünde serbestçe gülebilmesi benim için yeterliydi.
Çocuğunun mutluluğunu gören bir anne kadar mesuttum ve gerçekten öyle hissediyordum. Her ne kadar bir hafta boyunca uyumuş olsam da en azından kalktığımda iyiydim. Kanatlarımın neden o renklerde olduğunu ve ölüm kanadına sahip olduğumu hala bilmiyorduk ama onun ortaya çıkması için ne kadar enerjinin serbest kalması gerektiğini artık biliyorduk. Beni bir hafta uyutacak kadar çok enerjiye ihtiyaç vardı. Etrafımda hissettiğim karanlık onun buraya geldiğini söylüyordu. Oturduğum taşın üzerine bir anda oturduğunda gülümseyerek ona döndüm.
"Merhaba." dedim neşeyle.
Neşem onun için yeniydi ve evet tahmin ettiğim gibi kaşlarını çatarak karşılık verdi. "Sen iyi misin?"İyi miydim? Aslında iyiydim. İlk kez mutluydum ve bu durumun bozulmasını istemiyordum. Hep böyle kalsak sorun olur muydu? Bence olmamalıydı. Lakin bu mutluluğum geçtiğinde uğraşmam gereken şeyler olduğunu biliyordum. Mesela Angel tahta çıkmak zorundaydı. Herkes bu konuyla ilgili ne yapacağımı merak ediyordu. Uyanan kanatlılar ise henüz beni taht varisi olarak görmek isteyip istemediklerini söylememişlerdi. Bana bakışları tuhaf ve mesafeliydi. Daha çok ne olduğumu veya nasıl biri olduğumu çözmeye çalışıyorlardı. Onları kurtardığım için bana minnettarlardı ama hala bir melezi kabul etmek kolay değildi.
Sonrasında yapılması gereken çok şey vardı. Mesela uyanan kanatlılar karşılanmak ve iyileştirilmek zorundaydı. Bununla şimdiden ilgilenilmeye başlanmıştı. Drew sınırları korumak için tekrar orduyu kurmak ve herkesi eğitmek zorundaydı. Patrick de bu konuyla ilgileniyordu. Alfred ise babasını atlattığı an yine çukura kaçacak gibi duruyordu. İyileşmesi için revire kapatılmıştı ve babasının adamları oradan çıkmasına izin vermiyorlardı. Judith ise kardeşine karşı hala mesafeliydi ve ona sadece uzaktan baktığını görmüştüm. Diğer zamanlarda ise babasına yardım etmekle meşguldü. Lapkin ise bekçilerle ve gölge evin korunmasında Drew 'le çalışıyordu. Laura muhafızları dize getirmekte en iyisiydi. Onun hakkında hiçbir şey söyleyemezdim. Ölüp geri döndükten sonrada aynı işine dört elle sarılması takdire şayandı tabi. Emanuel 'in yardımıyla hızlıca muhafızlar birliğini kurmuşlardı. Jerry ise ortalarda görünmüyordu. Onun araştırma için gönderildiğini söylemişlerdi. Sanırım bunu Patrick yapmıştı. Neyi araştırıyordu bunu bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge Kanatlar
Fantasy"Gecenin sırrını ifşa ettin." Her gece ortadan kaybolan insanların arkalarında bıraktıkları tek şey bu nottu. Şehrin güneyinde ki küçük bir kasaba büyük bir sırrın ev sahipliğini yapıyordu. İnsanlar her gece ortadan kayboluyor ya da ölü bulunuyordu...