10

16 6 0
                                    

Gölgeler...
Seni arıyor...
Onlar ölmek üzereler...
Kanlı gölgelerin kızına ihtiyaçları var...

Nefes nefeseydim. Bacaklarımda adım atacak güç kalmamıştı ama ben onları zorlamaya devam ediyordum. Üzerimdeki kıyafetlerin ıslanmamış hiçbir yeri kalmamıştı. Sanırım kendimi öldürmek için güzel bir yol bulmuştum. Biraz daha koşarsam nefesim boğazımda kalacak ve yere yuvarlanacaktım. Bacaklarıma durma emri verirken ellerimi dizlerime dayadım. Ormanın içi benim derin nefeslerimin sesiyle inledi. Bütün bunları yapmama rağmen kalbim acımaya, düşüncelerim beni rahatsız etmeye devam ediyordu. Kafedeki olayın üzerinden üç gün geçmişti ama ben hala onu bugün yaşamış gibi hissediyordum. Yutkundum. Bugün kafeye gitmek yerine koşuya çıkmıştım ya da kendimi nasıl öldürürüm seçeneklerini deniyorum denebilirdi. Derin nefeslerim kesilirken ormanın içine çok fazla girdiğimi fark ettim. Gözlerim etrafı tararken buranın neresi olduğunu düşünüyordum. Tam olarak neredeydim ben? Ellerimi ıslak saçlarıma geçirdim. Sanırım canımı çıkarayım derken çok fazla ileri gitmiştim. Bütün bedenim yorulursa düşünmek için zaman bulamayacağımı düşünüyordum ama öyle olmuyordu. Beyin düşünmeye devam ediyor ve bana eziyet etmeyi sürdürüyordu. İmdat biri beni beynimden kurtarsın diye bağırmamak için kendimi zor tutuyordum. Geldiğim yoldan geri dönmek için adım attığımda arkamdan gelen ses olduğum yerde durmama neden oldu. Sanki birisi çalıların üzerine basmıştı. Tam olarak arkamda bir şey vardı ve hareket ediyordu. Hayvan olma olasılığı yüzde kaçtı? Ya da beni takip eden gölge denilen adamın olma olasılığı yüzde kaçtı? Arkama bakmadan koşup gitsem olur muydu? Ama bu onu görmek için son şansım olabilirdi. Ben beynimde seçeneklerimi tartışırken o şey bir adım daha attı ve tenimdeki bir elektrik akımı dolaştı.

Bu o değildi ama bir hayvanda değildi.  Nefes almayı kestim ve yavaşça arkama döndüm. Gördüğüm şey kesinlikle beklediğim şey değildi. Bir gölgeydi ama gözleri kıpkırmızıydı ve tüm vücudu kanıyordu. Bir gölge nasıl kanayabilirdi? Gözlerini bana dikmişti ve bana doğru bir adım daha attı. Aynı anda bende çığlığı basmış ve koşmaya başlamıştım. Yaprakların üzerine bastıkça çıkan ses daha fazla korkmama ve bacaklarıma yüklenmeme neden olmuştu. Arada arkama bakıyor ve beni takip edip etmediğini görmeye çalışıyordum. Bu şekilde ne kadar koştum bilmiyorum ama beni durduran şey hızlı bir şeklide çarptığım kişi olmuştu. İki kolumu birden kavramış ve ayakta durmamı sağlamıştı. Bunun için sonra ona teşekkür edebilirdim ama şimdi arkamdan birinin gelip gelmediğini görmem gerekiyordu. Soluk seslerimin arasında ağaçların arasını kontrol ettim ve birinin beni takip etmediğinden emin olduktan sonra önüme dönmeye karar verdim. Kafamı önüme çevirdiğimde ise ellerinden kurtulmak için çırpınacağım birinin yüzüne bakıyordum. Drew yüzünde endişeli bir ifadeyle bana bakıyordu.

“Ne yapıyorsun?” dedi arkama doğru bakarak. Neyden kaçtığımı anlamaya çalışıyor olmalıydı ama arkamdan hiç kimse gelmiyordu.

Ben o kadar çok korkmuştum ki takip edeni görmesem bile koşmaya devam etmiştim. Kalbim hala aynı hızda atmaya ve nefesim boğazımı acıtmaya devam ediyordu. Arkamı son bir kez kontrol etmek için arkama baktım. Hiç kimseyi göremeyince rahatlayarak önüme döndüm. Etrafta az önceki şeye benzer bir şey görünmüyordu. Sonra beynim bulunduğum konumu fark etti.

“Bırak beni!” derken kollarımı kurtarmak için çabaladım.

“Neler olduğunu söylemeden olmaz.” diyen Drew kollarımı daha çok sıktı. Şu an canımı acıttığının farkında mıydı acaba?

“Seni ilgilendirmiyor bırak beni!” dediğimde burnumun dibine kadar girdi.

Korku bedenimi anında terk ederken tüm bedenimi cehennem gibi bir sıcak bastı. Aldığım nefes boğazımda kaldı. Daha önce hiç kimsenin bu kadar yakına girmesine izin vermemiştim. Bu da benim iznimle oluyor değildi ama çok fazla yakındı.

Gölge Kanatlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin