Multi: Erin Anderson
Playlist: Black Sea - Natasha Blume
Daredevil - Fogwell's Gym (Official Soundtrack)
Young God - Halsey
Hayat bir bisiklete binmek gibidir. Pedalı çevirmeye devam ettiğiniz sürece düşmezsiniz.
-Claude Peppeer❧❧
Erin bunun olacağını tahmin etmemişti. Yani Frank'in gizlice evine girip onu hazırlıksız yakalayacağını. Bir şekilde bundan kurtulması gerektiğini biliyordu ama nasıl olacaktı? Orası bir muammaydı işte. Yüzüne en masum ifadesini takınıp arkasını döndü. Frank bir iki adım ilerisinde ona hesap sorarcasına bakıyordu. Üstündeki kuru kafalı kıyafetinden hemen buraya geldiği anlaşılıyordu.
"Neden bahsettiğini anlamadım." dedi hemen bilmezlikten gelerek. "Hem Bumbo daha 2 günlük işin olduğunu söylemişti." Frank ona yalan söylediğini biliyorum dercesine hiçte hoş olmayan bir bakış attı. "Konuyu değiştirme Erin kıyafetlerinden ve halinden başına bir şey geldiği anlaşılıyor. Hem sen bu saatte eve dönmezsin."
"Bumbo'ya gitmiş olamaz mıyım?" dedi Erin umursamaz bir şekilde.
"Beni kandırmaya çalışma Bumbo'yu aradım. Sana yanına gelmesi için teklifte bulunmuş ama gelmemişsin. Neredeydin söyle?!" Frank bütün bunları öyle yüksek sözle söylemişti ki genç kız korkuyla geriye çekilmişti. Susuzluktan kuruyan dudaklarını dişledi. "Beni sorguya çekmeyi kes." diye söylendi.
"Güçlerini kullandın değil mi?" Cevap beklemeden devam etti. "Tabi ki de kullandın ve yakalandın. Şu haline baksana." Frank'ın sesi geçen seferkine göre daha da yükselmişti ve bu her dakika Erin'in sinirini bozuyordu. En sonunda karşılık vermesi gerektiğini düşünerek konuştu. "Evet, yakalandım ama başımın çaresine bakmayı da bildim. Şimdi kes bana bağırmayı!"
"Ben sana bin defa ne dedim? Asla..."
"Güçlerini kullanma evet biliyorum ama bu ben değilim Frank. Aslına bakarsan ne olduğumu bile bilmiyorum. Mutant değilim ama normal bir denekte değilim. Hiçbir şey yapmadığım halde bir ordu dolusu adam peşimde, daha ne boka yaradığını bilmediğim güçlerim var ve dahası aileme ne olduğunu bile çözebilmiş değilim." Erin'in gözleri yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Sanki göz yaşları geri gidecekmiş kafasını arkaya attı ama hiçbir işe yaramamıştı. Gözleri daha da dolmuştu. "Hem o adamı ölüme terk edemezdim. Öylece elim kolum bağlı gidemezdim."
Genç kız sözlerini bitirdikten sonra boğazından istemsiz bir hıçkırık yükseldi. Uzun bir süreden beri ağlamamıştı. Ağlamakta istemiyordu ama ıslak yanakları bu isteğinin gerçekleşmesi için çok geç olduğunu söylüyordu. Frank onun ağladığını gördüğünde içi burkuldu. Neredeyse 40'lı yaşlarının ortasına gelmişti ve ailesinin trajik ölümünden beri ilk defa böyle hissediyordu. Erin onu için değerliydi. Kız kardeşi, küçük kızıydı Frank için ve ona yapılanların hesabını soramadığı için her gün kendine lanet ediyordu.
Onu ilk gördüğünde Amerika'ya gitmek için yollar arıyordu ve yapayalnızdı. Gözlerinde derin bir acı vardı ve gülse bile hiç kaybolmuyordu. Tıpkı Frank'in ki gibi. Genç kıza hiç beklemediği bir anda sarıldı. Erin başlarda şaşkınlıktan herhangi bir karşılık veremezken en sonunda sıcacık kolları ile Frank'e sımsıkı sarıldı. Bir süre sessizce öyle kaldıktan sonra Erin'in kurduğu güvenlik sistemi ile ayrıldılar.
Frank "Bu da ne?" diye sordu. "Evin güvenlik sistemi. Herhangi bir tehlike arz eden bir şey olursa uyarı veriyor. Buraya ilk geldiğimde kurmuştum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lady and fighter ● marvel
FanfictionGeçmiş, oyunlar oynar. Kazandığını düşünürken seni hiç beklemediğin yerden vurur. Sonun başlangıcını tetikler. Kaybetmenin, canileşmenin, korkunun... Masumiyetini çalar ve seni dipsiz bir bataklığın içinde hiç çıkmayacak bir leke ile ölüme terk ede...