❧ ben normal bir insanım, yalan

763 86 57
                                    

Multi: Erin Anderson (Melly Stark'ıma çalışma için çok teşekkürler)

Playlist: Royal Blood - Figure It Out

İşte hikâye böyleydi. Sonra ne olmuştu? Erin'in kurtardığı adam onun güçleri olduğunu iddia edince ve diğer adamlarda bunu doğrulayınca bulunduğu sorgu odasını takım elbiseli adamlar basmış ve onu götürmüştü. Sonra da bir hücreye kapatılmıştı. Eskiden kaldığı yerden farklı olarak burada normal bir kapı yerine lazerli bir kapı vardı ama yine de bu onu rahatsız ediyordu. Burası her türlü şekilde oraya benziyordu. Buradan kaçmalıyım. Frank öğrenmeden buradan hemen kaçmalıyım. Frank'ın geniş çevresinden dolayı bir şekilde yakalandığını öğreneceğini biliyordu. Bu öğrenilirse Frank bir daha asla dışarı çıkmasına izin vermezdi. Hatta bunun için genç kızın ayaklarını bile kesebilirdi.

Acaba şu an saat kaç? Sorgu odasına alınmadan önce kol saatini ondan almışlardı. Erin buna çok üzülmüştü. Çünkü o saati ona Frank vermişti. Doğum günü hediyesi olarak... Genç kız bir taraftan buna üzülürken saati de delicesine merak ediyordu. Çünkü yavaş yavaş duvarlar üstüne gelmeye ve avuç içleri terlemeye başlamıştı. Erin'in denek olduğu dönemlerden ona hediye olarak klostrofobi kalmıştı ve ne zaman hücresine benzer bir yerde kalsa ya da karanlık bir yerde olsa 10 dakika içerisinde klostrofobisi kendini gösteriyordu. Eğer bu süre artarsa iş histeri nöbeti geçirmeye kadar gidiyordu.

Bunu ilk fark ettiğinde Frank ile bir kontreynırın içinde Amerika'ya gidiyorlardı ve sonu hiç ama hiç iyi bitmemişti. Ondan sonra da kendini olabildiğince öyle yerlerden uzak tutmaya çalışmıştı.

Klostrofobi o iğrenç yerden ona kalan tek hediye değildi. Bunun dışında genç kızda posttravmatik stres bozukluğu ve obsesif-kompulsif bozukluk vardı. Yani travma sonrası stres bozukluğu ve takıntı hastalığı. Peki, bunlar neye neden oluyordu? Genç kızın her gece kâbuslarla uyanmasına ve nerede olursa olsun kilitleri kontrol etmesine. Bunlar için bir çözüm aramayı bile denemişti ama deneylerin verdiği bağışıklık sisteminden dolayı hiçbir antidepresan onda etki etmiyordu. Ölene kadar bunlarla yaşamak zorundaydı.

Yavaşça oturduğu yerden kalkıp hücrede volta atmaya başladı. Krizi olabildiğince geciktirmek için derin nefesler alıp veriyordu ama işe yaramıyordu. Her nefes alışında oksijen kayboluyor gibiydi sanki. Beynini zor da olsa kaçma planı için odaklamaya çalıştı. Evet, Erin bir S.H.I.E.L.D üssünden kaçmaya çalışacak kadar deliydi. Adamlar iyilik için bir çalışan bir kuruluştu ama bu bir şeyi değiştirmiyordu. Ne iyilik için ne kötülük için ne olursa olsun onu bir kutuya kapatamazlardı.

Hücrede volta atmaya devam ederken daha gözüne yeni çarpan kameraya dikkatini verdi. Muhtemelen onu izliyordu. Sesinin titremesine zor da olsa engel oldu. "Bakın ne bekliyorsunuz bilmiyorum ama ben sandığınız kişi değilim." Erin bir cevap gelmeyeceğini bildiği halde devam etti. "Bakın benim klostrofobim var ve beni buradan çıkarmazsanız kriz geçirebilirim." Dedi.

İşe yaramış mıydı? Tabi ki hayır. Hiçbir büyük kuruluş içine kapanık ve oradan kurtulmak için her şeyi yapabilecek bir kızın sözlerine tabi ki inanmazdı.

Ama Erin'in tahmin ettiği gibi onu izliyorlardı. S.H.I.E.L.D direktörü Fury kızın bulunduğu ekrandan bakışlarını alıp Ajan Hill'e döndü.

"Sence bu Ajan Ruffalo'nun elinden kaçırdığı kız mı?"

"Evet efendim. Gerçi o zamandan beri oldukça değişmiş ama o kesin."

"Güzel, kızı fazla sıkmayın. Kendisinin itiraf etmesini sağlayın. Zaten anladığım kadarı ile zayıf bir kişiliği var. Onlara ulaşmamız için kız bize lazım." Ajan anladığını belirten bir şekilde kafasını salladı ve bir şey demeden gözlem odasından çıktı.

lady and fighter ● marvelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin