"İyi geceler... Kardeşim."
Veysel'in yüzünde hiçbir değişiklik olmadı, yalnızca kaşlarını çatarak Kenan'a bakmaya devam etti.
"Hocam, cevap versenize? N'oldu, iyi misiniz?"
Onun konuşmasıyla, Kenan daldığı yerden çıkarak Veysel'e döndü ve yıkıcı bir gerçekle fark etti.
Az önceki anların tamamını hayal etmişti.
Hayal kırıklığıyla, bu sefer gerçekten o kelimeyi söyleyebilmek için dudaklarını araladı ama ses bile çıkaramadı. Veysel'e kardeşim diyecek cesaret onda ne gezerdi zaten?
"Ben..." Gözleri dolu dolu baktı Veysel'in yüzüne. "Veysel, ben..."
Yumruklarını sıktı. Korkağın tekiydi; öyle korkuyordu ki Veysel'in vereceği tepkiden, konuşamıyordu bile.
"İçeri gelmek ister misiniz?" dedi Veysel, sıcak bir sesle. Gözleri endişeyle bakıyordu hocasına. "Konuşuruz biraz."
"Yok." diyerek başını iki yana salladı Kenan. Geri bir adım attı, yanağından bir damla gözyaşı süzüldü. "Özür dilerim." diye fısıldadı. "Bu saatte gelmemeliydim, ben - gitsem iyi olur."
"Ama-" demeye çalıştı Veysel, ancak Kenan arkasını döndü ve kendini zorlayıp arabasına ilerledi.
Bir, iki... Üçüncü adımda durdu, usulca dönüp arkasına baktı. Veysel'in ona hala endişeyle baktığını görünce hüzünle tebessüm etti, gözlerindeki yaşlar parıldıyordu.
"İyi geceler." dedi kısık sesle. Ardından önüne döndü ve birkaç adım ötedeki arabasına ilerledi. Kapıyı açıp bindi ve arabayı çalıştırarak, dönüp bir daha Veysel'e bakmadan sürdü arabasını.
Onun gidişini izleyen Veysel, kapı eşiğinde öylece kalakalmıştı. Uykulu gözlerini birkaç kez açıp kapattı, kendine gelmeye çalıştı. Kenan'ın bu saatte kapısına gelmesi ve iki cümle bile kuramadan geri gitmesi... Ne demek oluyordu bu şimdi?
Kızdığından değildi, kızmamıştı; aksine endişelenmişti, çünkü Kenan iyi görünmüyordu. Kimselere söyleyemediği bir derdi var gibiydi.
Sanki Veysel'e gelip anlatmak istemiş de kelimeler ağzından çıkamamış gibi...
"Veysel'im?"
Duyduğu sesle arkasını döndü genç adam. Cemile, uykulu gözlerini ovuşturarak merdivenlerden iniyordu.
"Hayırdır bu saatte?" dedi esnemesini zorlukla bastırarak.
"Bir şey yok gülüm ya." diye mırıldandı Veysel, kapıyı kapatırken. "Kenan Hoca geldi de... Yani neden geldi onu da anlamadım ama gitti şimdi."
"Bir şey demedi mi?" diye sordu Cemile merakla. Veysel başını iki yana salladı.
"Yok, demedi." Ardından iç çekerek kolunu Cemile'sinin omzuna sardı. "Neyse boşver, gel hadi."
Beraber merdivenden çıktıkları sırada Veysel söz verdi kendi kendine. Yarın Kenan'la konuşacak ve onu bu hale düşüren derdi neyse, öğrenecekti.
***
Ertesi gün mesai saati başladığı sırada hastanede herkesin keyfi yerindeydi. Buna dahil olan kişilerden üçü de Ömer, Zehra ve Serdar'dı. Asistan odasında laklak yapan üçlü, kapı açılıp içeri Kenan girdiğinde hızla oturdukları yerden kalktılar. Ömer hazırola geçip dimdik durarak Kenan'a asker selamı verdi: "Günaydın hocam!"
Diğer ikisi kıkırdarken, Kenan yorgun bir tebessümle başını iki yana salladı. "Ömer... Sabah sabah hiç çekilmiyorsun oğlum, yapma."
"Peki." dedi Ömer üzgünce. Zehra teselli edercesine koluna vururken Serdar da sırıtmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybedilmiş Bir Oyun - VeyKen (Gönül Dağı) (•FİNAL OLDU•)
FanfictionGenel cerrahi bölümünün hocası Veysel Kaya ve yeni cerrahi bölümü başkanı Kenan Acar... Düşmanlıktan arkadaşlığa; Dostluktan kardeşliğe dönen bir hikaye 💫 Kaportacı Veysel'i Doktor Veysel olarak okumaya hazır mısınız?