Sabahın ilk ışıkları bir bir hastanenin pencerelerine vurmaya başlamıştı. Personeller yavaş yavaş işbaşı yapmak için hastaneye geliyor, hastalar uyanıyor, nöbete kalmış olanlar da eve gitmeye hazırlanıyordu. İlçe hastanesinde yine klasik bir gün başlamıştı her zamanki gibi.
Turuncu ışık huzmesi perdenin arasından süzülerek, koltuğun kenarına yaslanmış olan Veysel'in yüzüne vurdu. Kaşlarını çatarak gözlerini kırpıştıran adam, birkaç saniye nerede olduğunu anlamaya çalışarak etrafına bakındı. Hastanedeki odasında olduğunu anladığında ise derin bir nefes verdi. Odanın duvar kenarındaki üç kişilik deri koltuğunda uyuyakalmıştı.
Ancak yalnız değildi. Cemile'sinin başı göğsündeydi, kolunu onun omzuna atmış, birbirlerine yaslanmışlardı. Kadın hala mışıl mışıl uyuyordu. Onun haline hafifçe gülümseyen Veysel, aklına yoğun bakımdaki babasının düşmesiyle dudaklarındaki tebessüm solarken titrek bir nefes aldı. Dün akşamki ameliyatın anıları hala taze, canlıydı.
Aslında niyeti gece boyunca yoğun bakımda babasının yanında beklemekti, herhangi bir ihtimale karşı. Ancak ameliyat yorgunluğunun yanısıra duygusal olarak da tükenmiş durumdaydı ve ayakta kalmak onun için zordu. Buna rağmen inatla bekleme niyetinde olduğunu gören Kenan müdahale etmiş ve ona neredeyse emreder gibi odasına gidip dinlenmesini söylemişti. Muammer'in başından ayrılmayacağına, kendi orada duracağına söz vermişti. "Baban bana emanet." diye de eklemişti, Veysel'e güven veren bir sesle. Dürüst olmak gerekirse Veysel ona minnettardı.
Düşüncelerini bölen şey bir kapı sesi oldu. Odasının kapısı açılıp içeri Kenan girdiğinde, hafifçe kıpırdandı oturduğu yerde. Odada dolaşan mavi gözleri Veysel'le karşılaştığında, Kenan panikle konuştu:
"Özür dilerim, uya-"
"Yok, yok hocam." dedi Veysel hemen. Hala uyuyan Cemile'yi rahatsız etmemeye çalışarak doğruldu biraz. "Uyanıktım zaten."
Kenan biraz rahatladı, yine de hala az da olsa mahcupluk okunuyordu yüzünden. Saçlarını karıştıran adam, tereddütle konuştu: "Şey için gelmiştim... Baban uyandı."
İşte bu cümle, Veysel'in uykusunun tamamen açılmasına sebep oldu. Gözlerine mutluluk dolu parıltılar dolan adam, heyecanla konuştu: "Valla mı?"
"Valla." diye hafifçe güldü Kenan. "Bir on dakika falan oldu sanırım. Son testleri yapıp normal odaya alıyoruz."
"Tamam, ben de geliyorum hemen."
"Oğlum sen dinlensene, gayet iyi durumda zaten." dedi Kenan sert sert. "Adamakıllı toparlan, gelirsin sonra."
"Yok hocam, duramam ben daha." diye başını iki yana salladı Veysel. "Cemile'mi uyandırayım, geliyom sonra."
Ona bakan Kenan hafifçe iç çekti. "Ben kendime inatçı derdim bir de." diye mırıldandı kendi kendine. "Neyse, görüşürüz birazdan."
O odadan çıkarken, Veysel'in yüzünde her şeye rağmen oluşmuş minik bir tebessüm vardı.
********************
"Baba?"
1902 numaralı odanın kapısı açıldı, önde Veysel, arkasında Cemile ve Kenan odaya girdi. Döndü'nün yanından geçen Veysel hızlıca yatağın yanına geldi ve babasının elini tuttu. "Baba iyisin de'mi?" diye sordu endişeyle.
Yorgun gözleri yarı kapalı olan Muammer, oğluna çevirdi bakışlarını. Usulca mırıldandı: "Oğlum... Veysel'im..."
Onun güçsüz sesiyle zaten ağlamaya hazır olan Veysel'in gözleri doldu. Muammer'in elini sımsıkı kavrayan adam titrek bir nefes aldı. "Buradayım ben babam, geçti, iyisin tamam mı? Daha da iyi olacan, söz veriyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybedilmiş Bir Oyun - VeyKen (Gönül Dağı) (•FİNAL OLDU•)
FanficGenel cerrahi bölümünün hocası Veysel Kaya ve yeni cerrahi bölümü başkanı Kenan Acar... Düşmanlıktan arkadaşlığa; Dostluktan kardeşliğe dönen bir hikaye 💫 Kaportacı Veysel'i Doktor Veysel olarak okumaya hazır mısınız?