Bölüm 36 - En Sevdiklerinle

400 26 169
                                    

Bölüm sonu yorumlarınızı aşırı merak ediyorum:')

Bol bol satır arası yorum yapınız lütfen, keyifli okumalar 🌸







'Susarlar sesini boğmak isterler,
Yarımdır, kırıktır sırça yüreğin;
Çığlık çığlığa yar geceler,
Kardeşin duymaz, eloğlu duyar...'

Gecenin sessizliği, gökteki ay kadar parlak, ay kadar hüzünlüydü. Kasabadaki evlerden çıkan her bir parıltıya tek tek göz gezdiren adam, başını kaldırıp aya baktı. Keşke gönlüne ayın o parlak ışıltısı girmiş olsaydı... Ama bu gece, aydan ona kalan yalnızca hüzündü.

Dolu gözlerinden akan birer damla yaşı usulca sildi Kenan. Dejavu olmuştu sanki; aylar önce, yine böyle tek başına olduğu akşamı hatırlamıştı. Babasının cenazesinin ardından, annesinden gerçeğin tüm detaylarını öğrenmiş ve kendini şehri gören bir uçurumun tepesine atmıştı. Oturmuş, yüzünden sessiz gözyaşları süzülürken; bir başına yaşamıştı acısını.

'Çoğalır engeller, yürür gidersin,
Yüreğin taşıyıp götürür seni;
Nice selden sonra kumdan ötede,
Kardeşin duymaz, eloğlu duyar...'

Kenan o günkü ruh halini çok net hatırlıyordu. O uçurumdan atlamayı kaç kez aklından geçirmişti... Son vermek istemişteki kalbindeki sızıya, bir türlü dinmeyen gözyaşlarına. Ama her seferinde, bir yerlerde bulması gereken bir ailesi olduğunu hatırlayarak vazgeçmişti. O gün, Kenan'ın hayatının en kötü günüydü belki de.

Şimdi yine kalbi acıdan kanarken, yine kasabayı gören bir tepede, yine yalnızdı. Bu sefer bir fark vardı ama; kendini aşağı atmak, Kenan'ın aklının ucundan geçmemişti. Annesi üzülürdü, her şeyden önce. Veysel... Daha yeni kavuştuğu kardeşi, o da mahvolurdu. Cemile de üzülürdü; gerçi yengesinin öyle güzel bir kalbi vardı ki, kasabadaki herhangi birinin ölümüne de, tanımasa dahi gözyaşı dökerdi, biliyordu. Ya Eda? Aralarında hiçbir şey olmasa bile; meslektaşı öldü diye üzülebilirdi belki.

Babası... Ondan emin olamamıştı Kenan. Ama iyi düşünmeye çalıştı. Ne kadar sert biri olsa da, her baba evladını severdi. Kimi az, kimi çok; ama severdi. Sevmek zorundaydı. Başka türlüsünü düşünmek istemiyordu Kenan.

Üstelik daha Veysel'le geçirecekleri çok zaman vardı. Düşüncesi bile gözyaşlarına rağmen gülümsetti Kenan'ı. Birbirleriyle uğraşacaklar, ameliyatta birbirlerine laf atacaklardı; biri düşse diğeri onun yardımına koşacaktı... Bu yüzden, Kenan'ın aklından o akşamki gibi her şeye son vermek bir kere bile geçmedi. Babasının söylediği cümle ruhuna ağır gelmiş olsa da, sinirinden söylediğini düşünüp kendini avutmaya çalışıyordu.

Telefonu çaldığında, cebinden çıkardı ve kimin aradığına baktı. İsmi görünce gülümsedi, kardeşi arıyordu.

"Alo?" dedi telefonu kulağına götürürken. Sesi döktüğü gözyaşları yüzünden çatlak çıkmıştı.

"Ben... Dayanamadım, aklım sende kaldı." diye mırıldandı Veysel, hattın diğer ucundan. Tereddüt dolu sesiyle devam etti: "Daha iyi misin?"

Kenan'ın gözleri önündeki manzarada gezindi. Babasının söyledikleri yeniden kulaklarında yankılanırken, yutkundu.

"Evet dersem..." dedi usulca. "Yalan söylemiş olurum."

Birkaç saniye ses duyulmadı Veysel'den. En sonunda, içini çekti genç adam.

"Babamın laflarına inanmıyorsun değil mi?" diye sordu kısık sesle. "Niyeyse içimde öyle bir his var."

Kaybedilmiş Bir Oyun - VeyKen (Gönül Dağı) (•FİNAL OLDU•)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin