Bölüm 42 - Bekleyiş

505 26 96
                                    

O gece; iki kardeşin de hayatının en zor gecesiydi.

Kenan gecenin bir vakti, uzun süre dönmeyeceğini zannettiği evine gelip ailesini uyandırmış ve onlara son günlerde olan her şeyi; apaçık, yalansız ve en ince ayrıntısına kadar anlatmıştı. Babasının yüzündeki şok ifadesini, Cemile'nin yaşadığı dehşeti ve annesinin gözyaşlarını ömrünün sonuna kadar aklından silebileceğini düşünmüyordu. Çünkü her biri, durumunun ne kadar çaresiz olduğunu Kenan'a tekrar tekrar hatırlatmıştı.

"Abi Veysel dayanamaz." demişti Cemile, hıçkırıklarının arasında. "Veysel o haldeyken ona bir şey yapmaya kalkarlarsa dayanamaz abi..."

Kenan'ın teselli için söyleyebileceği hiçbir şey yoktu. Annesi ve babasının sorularının çoğunu 'bilmiyorum' diye cevaplamıştı, çünkü gerçekten de bilmiyordu. Veysel'in şu anda neyin içinde olduğuna dair en ufak bir fikri yoktu.

"Polisler ellerinden geleni yapıyor." diyebilmişti en fazla. Bir de Cemile'nin omzunu sıkıp güçlü olması için yalvarmıştı. Yengesi, kardeşinin yokluğunda ona bir emanetti ve Kenan emanetine ne olursa olsun sahip çıkmak zorundaydı. "Kurtaracağız onu." demişti; güçlü, umut dolu sesiyle. Belki yalancı bir umuttu ama, Cemile'yi biraz olsun sakinleştirmişti.

Günün ilk ışıkları ağarıncaya kadar, salondaki kimse uyumadı. En sonunda Kenan, yalvar yakar annesiyle yengesini uyumaya gönderdi - Cemile'yi ikna edinceye kadar bin dereden su getirmişti gerçi. Salonda babasıyla yalnız kaldıklarında, birbirlerinin yüzüne baksalar da hiçbir şey demediler. İki erkek adam, ikisi de gözyaşlarını tutuyor, ikisi de birbirine güçlü görünmeye çalışıyordu. İçinde onu yiyip bitiren endişe bir tarafa; Kenan'a hiçbir şey göstermemişti Muammer. Kenan da zaten babasıyla konuşmaya hevesli değildi; bu yüzden uzun süre beraber sessizce oturdular ve içlerinden dualar ettiler yalnızca.

*******************

Veysel'in yorgun bedeni kıpırdandı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Veysel'in yorgun bedeni kıpırdandı. Gözlerini kırpıştıran adamın bu sefer çevresine alışması zor olmamıştı, çünkü oda, pencereden gelen ışık sayesinde biraz daha aydınlıktı. Hatrında son kalan görüntüler yeniden aklına geldiğinde, Veysel yutkunarak sersemlemiş bedenini hareket ettirmeye çalıştı ama nerede olduğunu anlaması çok uzun sürmedi.

Bir sandalyedeydi, ellerinden ve ayaklarından sımsıkı bağlanmıştı. Kollarını kendine çekmek için çabaladı ama bileklerindeki soğukluktan anladığı kadarıyla, elleri çok kalın olmayan bir zincirle bağlanmış gibiydi. Demirin bileğini kestiğini hisseden Veysel dişlerini sıktı. Zaten son yaşadığı olaylar yüzünden oluşan morluklar henüz geçmemişken, şimdi daha da fena olacak gibi duruyordu.

Ayakları normal iple bağlanmış olsa da atılan düğüm gayet sıkıydı, bu yüzden birkaç çırpınmanın ardından vazgeçerek başını kaldırdı. Kapı kapalıydı, tahmin ettiği gibi. Dişlerini sıktı, korkusu kısmen geçmiş olsa da saatler öncesinden kalan öfkesi azalmamış, aksine katlanarak artmıştı.

Kaybedilmiş Bir Oyun - VeyKen (Gönül Dağı) (•FİNAL OLDU•)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin