Bölüm 26 - "Çünkü Ben..."

465 36 150
                                    

Kemerlerinizi bağlayın, arkadaşlar; uçuşa geçiyoruz 😎

Bol bol yorum bekliyorum herkesten <3

Keyifli okumalar 🌸











"Hocam?" Asistan odasının kapısı açılıp Kenan içeri girdiğinde, Veysel kaşlarını çatarak ona döndü. "Siz çıkmamış mıydınız?"

Kenan cevap vermedi. Yüzünün rengi soluktu, hiç iyi görünmüyordu. Çantasını koltuklardan birine bıraktığı sırada Veysel anlamaya çalışarak baktı hocasına. "Bir şey mi oldu? Kenan Hocam?"

"Yok - yok, iyiyim. Bir şey olmadı." diye mırıldandı Kenan. Ama bedenindeki tükenmişlik ve sesindeki yorgunluk resmen bağıra bağıra inkar ediyordu sözlerini. "Bir-iki saat daha buradayım, hastaları falan kontrol eder öyle çıkarım."

Veysel tereddütle başını salladı. "Peki, yani siz bilirsiniz." dedi kısık sesle. Ne olduğunu sormayı düşünse de, zaten cevap vermeyeceğini bildiğinden vazgeçti. "Ben çıkıyorum birazdan."

"Tamam." dedi Kenan, kendini zorlayıp hafifçe tebessüm ederek. "Yarın görüşürüz."

"Görüşürüz hocam."

Veysel az önce düzenlediği son dosyaları da aldı ve Kenan'a merak dolu bir bakış attıktan sonra iç geçirerek asistan odasından çıktı. O çıkar çıkmaz Kenan koltuklardan birine attı kendini. Derin derin nefes veren adam, başını ellerinin arasına alırken yutkundu.

Berbat bir şey yapmıştı. Asla yapmaması gereken, berbat bir şey...

Başından beri gizlemeye çalıştığı her şeyi mahvetmişti. Ateşle oynuyordu, canını yakacağını bile bile hem de.

Gözleri doldu, kendini resmen tükenmiş hissediyordu. Birkaç gün içinde tamamen çökmüştü. Nasıl gelmişti bu hale? Bu savruk davranışlar, iki kelimeyi bir araya getirememeler... Ona o kadar yabancıydı ki, bu yabancılık korkutuyordu onu.

Yorulmuştu. Her şeyden çok yorulmuştu.

Onu dinlemeden süzüldü gözlerinden yaşlar. Ruhu içinden çekiliyordu sanki... Arada kalmaktan, hayatının en önemli gerçeklerini içinde tutmaktan usanmıştı. Sanki birilerine içini açmadığı her saniye canından can gidiyordu.

Derin bir nefes vererek, kolunun kenarıyla gözlerini sildi. Ardından, acile gidip son kontrolleri yapmak üzere ayağa kalktı.

Önündeki saatlerde olacaklardan tamamen habersizdi.

***

Evin kapısını anahtarla açıp içeri girdi Veysel. Kapıyı arkasından kapattığı anda evin ucundan gelen sesleri duydu ve kaşlarını çattı.

Biri hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Tahmininde yanılmıyorsa da eğer, annesiydi.

"Anam?" diye seslendi, montunu ve ayakkabılarını çıkarırken. Sesler kesilmediğinde, hızlıca merdivenlerden yukarı yönelip salona girdi ve birkaç saniye duraksadı.

Döndü sedirde oturmuş; hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Bir yanında Muammer, bir yanında Cemile vardı; ikisi de pek iyi görünmese de Döndü'yü teselli etmeye uğraşıyorlardı. Veysel'in kalbi korkuyla çarptı, hızlı adımlarla yaklaştı annesine.

"Anam?" Döndü'nün önünde diz çökerek ellerini tuttu. Annesi onun varlığını fark edip gözyaşları içinde ona döndüğünde, endişeyle sordu: "Anam n'oldu? Niye ağlıyon?"

Döndü cevap veremedi, hıçkırarak ağlamaya devam etti. Veysel'in korkuyla büyüyen gözleri, kısık sesle "Veysel'im." diyen Cemile'ye döndü.

"Cemile n'oluyor?" dedi yutkunarak. "Ha? Anam niye ağlıyor?"

Kaybedilmiş Bir Oyun - VeyKen (Gönül Dağı) (•FİNAL OLDU•)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin