Önceki bölümün acısını bu bölüm çıkardım sanırım.
Hem kelime anlamında, hem de... Neyse, sonda görürsünüz :')
Bana çok sövmeyin olur mu?
4289 kelimelik bir bölümle baş başa bırakıyorum sizleri.
Keyifli okumalar 🌸
"Dur... Dur, hayır..."
Kulağına gelen kesik iniltilerle Kenan'ın gözleri hızla açıldı karanlığın içinde. Kaşlarını çatarak sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştı ve doğruldu. Karşı koltukta yatan Veysel'in odaya yansıyan soluk ay ışığında görünen yüzü oldukça kötü görünüyordu; acıyla inlediğinde, Kenan telaşla yerinden kalktı ve kardeşine koştu.
"Veysel?"
Koltuğun yanında diz çöktü, Veysel'i omzundan sarsmaya çalıştı. Gözleri sımsıkı kapalıydı Veysel'in, alnından ter süzülüyordu.
"Y-Yapma..." diye inledi halsizce. "L-Lütfen..."
"Veysel!" Kenan daha sert sarstı bu sefer onu, ama Veysel uyanmıyordu. Paniğin içinde yükseldiğini hisseden Kenan, aklına gelen ihtimalle elini Veysel'in alnına koydu ve tahmini doğrulanırken hüsranla bir nefes verdi.
Kanserin basit belirtilerinden biri olan gece ateşlenmeleri başlamıştı.
"Veysel, abim uyan." dedi endişeyle. Veysel kesik bir nefes aldı.
"Baba..." diye fısıldadığında, Kenan donakaldı yerinde. Veysel'in eli altındaki yorganı kavradı ve halsizce inledi. "B-Baba çıkar beni buradan... Lütfen..."
Kenan gözüne dolan yaşları engelleyemedi, kardeşinin hangi anısını gördüğünü çok iyi biliyordu. Kilere kilitlendiği gün ona bir kabus olarak dönmüştü şimdi.
"Veysel!" Bu sefer daha sert sarstı onu. "Veysel uyan, hadi!"
Ve genç adamın gözleri faltaşı gibi açıldı bir anda. Hızla soluk alıp veren Veysel'in korku dolu gözleri abisine döndü ve Kenan sakinleştirici bir edayla ellerini kaldırarak konuştu:
"Sakin ol, sakin ol bak ben buradayım... Kabustu sadece, tamam mı?"
"Abi..." Veysel'in sesi oldukça titrek ve güçsüz çıkmıştı, gördüğü kabusun etkisini atamıyordu üstünden.
"Şşt, sakin..." diye mırıldanan Kenan usulca onun saçlarını okşadı. "Geçti abicim, korkma; ben yanındayım." Sesi öyle yumuşaktı ki Veysel'in panikle atan kalbi sakinleşmişti. "Dur bekle, geliyorum hemen."
Kenan hızla kalktı ve kapının yanına ilerleyip odanın ışıklarını açtı. Veysel de bu esnada doğrulmuş, elinin tersiyle yüzündeki gözyaşı izlerini silmişti. Yutkunan genç adam yorganını üstüne çekti; hem terlemişti, hem de üşüyordu.
"Veysel'im," diyen Kenan yavaşça koltuğun kenarına oturdu. "Ateşin var biraz; ben ne olur ne olmaz diye serum seti almıştım yanıma. Onu takalım, iyi gelir; olur mu?"
"Tamam..." diye mırıldandı Veysel. Ateşi olduğu için istemeye istemeye yorganı üstünden attı ve titreyen elinin tersini yanağına koydu. Gerçekten de sıcaktı ve terden dolayı ıslanmıştı.
"Gidip bir duş alsan, ne dersin?" dedi Kenan, onun halini fark ederek. "Üstündekiler de kalın; benim alıp hiç giymediğim birkaç kıyafetim vardı, onlardan veririm sana. Olur mu?"
Veysel'in itiraz edip tartışmaya hali yoktu, üstelik abisinin haklı olduğunun da farkındaydı; bu yüzden cevap vermek yerine başını salladı ve bacaklarını koltuktan aşağı sarkıttı. Kenan'ın yardımıyla ayağa kalktı; başta gözleri kararsa da birkaç saniye sonra dengesini sağlayarak banyoya doğru ilerledi. Peşinden bakan Kenan'ın gözlerinde hüzün bulutları dolaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybedilmiş Bir Oyun - VeyKen (Gönül Dağı) (•FİNAL OLDU•)
FanfictionGenel cerrahi bölümünün hocası Veysel Kaya ve yeni cerrahi bölümü başkanı Kenan Acar... Düşmanlıktan arkadaşlığa; Dostluktan kardeşliğe dönen bir hikaye 💫 Kaportacı Veysel'i Doktor Veysel olarak okumaya hazır mısınız?