Bir gün diğer parçanızı bulduğunuz da her şey katlanılabilir gelecekti. Çünkü tamamlanmış olacaktınız. Gidecek bir yeriniz olacaktı. İnsanın gidecek bir yerinin olması ne demekti bilirdiniz... Kabul göreceği bir yer olması... Beklendiği bir yer olması...
İnsanı insan yapan şeydi.
Harabe evin bahçesine doğru yürürken düşündüğüm şeylerden bir tanesi de buydu. Sanırım, kabul göreceğim hiçbir yerim olmamıştı.
Çimenlerin üstünde dururken başımı kaldırıp derin bir nefes aldım. Gökyüzü o kadar güzel görünüyordu ki kendimi gülümsemekten alıkoyamadım. Çimlerin üstüne uzandığımda Poyraz'da bana dönmüştü.
"Gökyüzü burdan çok güzel görünüyor."
O da başını kaldırıp baktığında ben de bakışlarımı onda tutmaya devam ettim. Telefonu tekrar çaldığında cebinden çıkarıp kulağına yasladı. "Efendim?"
Karşı tarafı dinleyip bıkmış bir nefes verirken kendini benim gibi yere attı. "Geldiğim de konuşsak daha iyi olur."
Telefonu kapatırken bir elini de başının altına koydu. Ellerimi karnımda birleştirip ben de tekrar gökyüzüne baktım. "Bu kadar ilgini çeken şey ne?"
Sorduğu soruyla tebessüm ettim. "İlgimi çeken bir şey yok..."
"Çok dikkatli bakıyorsun."
"Görmeye çalışıyorum."
"Neyi?"
"Bilmem," Omuz silktim tekrar. "Bazı insanlar düşünmek için denize bakar. Ben de gökyüzüne bakıyorum."
"Ben denize bakanlardanım."
"Suyu sevmiyorum."
Bana baktığında ismime hayret ettiğini anlayınca kendimi tutamadan hafifçe güldüm. "İnsanlar isimlerini seçemez... İki ismim var, Su Mevsim."
"Genel de hangisini kullanıyorsun?"
"Mevsim..."
Ama onun Su'yu bilmesini istemiştim. "Çocukken bana hep Su desinler isterdim... Kendimi süper güçleri olan bir çocuk gibi hissederdim. İki ismim olmasının büyük bir şans olduğuna inanıyordum."
Nefesimi alıp verdim tebessüm ederek. "Ama kimse Su demedi."
"Ne hissettin?"
"Süper güçleri elinden alınmış bir çocuk gibi." Başımı yan çevirip ona baktığımda çoktan bana baktığını gördüm. "Öyle dediğime bakma... Süper güçleri olduğunu düşünen bir çocuğun güçlerini kaybettiğini düşünmesi onu gerçekten hayal kırıklığına uğratan bir şeydir."
Hafifçe tebessüm ettim. "Erken büyüyen çocuklara çok yazık oluyor, hayal kırıklığı bir çocuk için ağır oluyor en azından. Savaşacak kadar güçleri olmayınca erkenden büyüyorlar işte."
Uzun süre gözlerime baktığında ben de bakışlarımı ayırmadım. Ne arıyordu gözlerimde bilmiyordum ama ben aradığımı bulmuşum gibi hissediyordum.
Dakikalar sonra konuşan o oldu. "Bazen başka bir zamandan gelen biriyle konuşuyormuşum gibi hissediyorum."
Hafifçe gülüp oturur şekle geçtim. O da doğrulduğun da nefesini verdi hafifçe. "Ne oldu?"
"Daha önce böyle olmamıştı."
"Nasıl?"
"Böyle," Yüzüme baktı tekrar. "Birini daha önce tanıyormuş gibi."
Tebessüm ettim hafifçe. "Bu sence iyi bir şey mi?"
"Bilmiyorum... Sorun şu ki bu 3 gün sonunda hem geçmişimi hem de geleceğimi kaybetmek zorunda kalacakmışım gibi hissediyorum."
"Kader..."
Başını hafifçe salladığın da yeni çıkmış sakallarına baktım hafifçe. Ellerimin oraya gitmek istemesi pek akıl işi değildi. Bir parçanızı bulmuşsunuz gibi hissettiğiniz de ne olurdu?
Onu kaybederdiniz.
"Sen kimsin peki?"
Başını bana çevirdiğinde ben de bir dizimi yükseltip çenemi üzerine bıraktım. "Ben kim miyim?"
"Evet," Tebessüm ettim tekrar. "Bir anıyı, anı yapan şey bildiklerin kadar bilmediklerindir. Bu dünya da 8 milyar insan var, o uçaktan indiğimiz de birbirimizi bir daha görmemiz çok düşük bit ihtimal."
"Ne kadar çok gülümsüyorsun..."
Mırıldanarak söylediği şeyle tebessümüm genişledi. "Sen de baya somurtkansın."
"Yüzbaşı, Poyraz Meva." Tebessümüm genişlerken onu üniformasıyla görmeyi hayal ettim. Neden diye düşünmeden.
"Memleket Malatya, yaş 30."
"Kaç yıldır askeriyedesin?"
"Yedek subay olarak başladım bu yüzden 1 yıl, 3 yıl teğmenlik yaptım. 6 yıl da üstteğmenlik yaptım."
Hafifçe başımı salladığım da aslında gözlerinde bir ışık yandığını fark etmiştim. Asker olmayı seviyordu. Gerçekten isteyerek ve gönülden bağlıydı.
"Ailen, çevren gurur duyuyor olmalı..."
Yüzü ifadesizleştiğin de yanlış bir şey mi söyledim diye cümleyi aklımdan tekrar ettim.
"Pek değil." Nefes verip elini saçlarından geçirdi. "Hatta onların istediği gibi olmadığı için bu evliliği bana borç olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar."
"Bunu neden istiyorlar? Sen anladığım kadarıyla evlendirmek istedikleri kızı sevmiyorsun."
"İstedikleri işi yapmadıysam, istedikleri gelinle evlenmem gerekiyor."
"Bunu neden kabul ediyorsun?"
Yüzüme birkaç saniye baktı. "Kimseye aşık değilim, kimseyi geride bırakma düşüncesine de sahip değildim..."
"Fikrin mi değişti?"
"Evet," Gözlerime bakıp yüzümü izledi birkaç dakika. "Sen fikrimi değiştirmek üzeresin..."
○
iyi geceler ♡♡
o kadar yorgunum ki ancak 589 kelime çıktı valla jdaskalowl.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SU DAMLASI.
Fiksi Remaja"Anlatsana..." "Neyi?" Ellerini saçlarımda dolaştırırken tebessüm edip başımı omzuna yaslayıp alttan ona baktım. "En çok korktuğun anı..." Kaşlarının saniyelik çatıldığını ama sonradan bana merhametle baktığını gördüğüm de ne düşündüğünü merak ett...