Taehyung
Kahvaltı da rengi baya gitmişti. Sanırım yemeğimin tadı kötü olmuştu. İlk seferim de değildi ki. Kahvaltıdan sonra bulaşıkları kendisi yıkamak istedi. Her şeyi mutfak tarafına kendi taşıdı, kendi yıkamaya başladı. Salondaki koltuktan ona seslendim "Minik kelebek, yalnız böyle olmadı, kendi evimde misafir gibi hissediyorum. Bende yardım edeyim mi?" dedim ilk suyu kapattı sonra elinde eldivenlerle bana döndü ve mermere yaslandı.
"Hmm, Sevgili doktorum sen bana bırak. Yemeği sen yaptın bunu ben yapayım bari." o konuşana kadar yanına gitmiştim bile. Çekmeceden bir eldiven daha aldım ve taktım "Sen köpükle ben durulayacağım." dedim dudak kıvırarak. "Olmaz." dedi ellerini havaya teslim olurcasına kaldırarak ve kafasını yana atarak. "Aa niye olmazmış?" dedim gülerek. "Yaa git hadi uzatma!" dedi beni iteklemeye çalışarak. Beni iterken kolundan tuttum ve ona döndüm, iki elimle mermerle benim arama sıkıştırdım. "Götürsene." dedim manyak gibi gülüyordum.
Gözlerini gözlerime kenetledi, şaşırmıştı. "Dilini mi yuttun minik kelebek?" dedim daha da yaklaşarak. Ardından devam ettim "Bakıyım mı yuttun mu diye?" dedim ve dudağına doğru eğildim. Sonra hızla hareket etti "İyi tamam be yıkayalım." dedi pes ederek kollarımın altından çıktı. "Diline bakacaktım ya." dedim üzülüp bulaşıklara dönerek. Dilini çıkardı ve salladı, dili dışardayken "Bak burada" dedi sesi peltek çıkmıştı doğal olarak.
"Gördüm gördüm." dedim. Deli gibi bakıyordum, sanırım ona aşık olmuştum.
Bulaşıkları yıkadık ve koltuğa attık kendimizi "Bugün işin var mı?" dedi. "Yok izin günüm." dedim anlamazcasına.
"Güzel, bugün gezsek mi tanışmış oluruz. Nasılsa daha samimiliğimiz yok, öyle değil mi?" dedi gülümseyerek. Sıcak bir gülümsemeyle "Haklısın nereye gidelim?" dedim. "Bildiğim bir yer var hazırlan sen." dedi etrafına bakınarak. "Hazırlanıyorum o zaman" dedim ayaklanıp kapının eşeğinde iken. "Hazırlan bekliyorum." dedi. Bende odaya gittim ve bir şeyler giyindim.
Yeşil bir tişört altına da kahverengi bir pantolon giyinmiştim. Odadan çıktım ve salona gittim. Salonda küçüklük fotoğraflarıma bakınıyordu, Lili ile olan fotoğraf çerçevemi eline aldı "Sevgilin mi?" dedi bana dönerek. "Hayır kardeşim." dedim gözlerimi gözlerine sabitleyerek. "Tanışmak isterim, adı ne?" dedi gülümseyerek. "Öldü, adı Lalisa." dedim gülümsemeye devam ederek. Yüzü düştü ve devam etti "Özür dilerim." dedi masumluğu anlatan gözleriyle, "Neden? Sen mi öldürdün? Neden sen özür diliyorsun?" dedim kızıyordum ama kibarca, kızmaya hakkım da yoktu ki.
Aramız da bir süre sessizlik oluştu. Bu sessizliği ben bozdum "Çıkmıyor muyuz?" dedim samimiyetle. Hareket etti ve başını salladı "Çıkalım" dedi.
Kapıyı önden açtım ve elimle geçmesini söyledim, o ise olmayan eteğini tutarak prenses gibi eğildi. Kahkahalarla gülmeye başladık, kapıdan çıkmadı ve biz gülmeye devam ederken belimden tuttu ve birlikte çıktık.
Asansörde fotoğraf çektik, aşağı indiğimizde garajdan arabaya bindik. "Nereye gidiyoruz?" diye sordum "Sürpriz." demekle yetindi ve arabayı sürmeye devam etti. Onun arabasıyla gittik, oldukça lükstü. Yani şahsen ben aşırı beğendim.
Yol biraz uzun sürmüştü, arabada uyuklamayı çok severdim. Biraz gözlerimi dinlerdim. Ardından arabayı kocaman bir lunaparkta durdurdu.
"Lunapark?" dedim ona dönerek. "İn hadi biraz enerjimizi atalım." dedi sıcak ve samimi bir gülümsemeyle. "İlk seferim." dedim utanarak
"Ciddi misin?"
"Evet, hiç lunaparka gelmedim. Ama Lili ile hep gelmek isterdik."
"İlkinde ben varım yani."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nevertheless // TAEKOOK
Fanfiction"Bu bir kelebek ağrısıydı, vaktim yoktu onu iyileştiremezdim. Kaçmam gereken bir hayat, yetişmem gereken bir ölüm vardı." . . . Nevertheless . .