-Bu gece, ay çok güzel değil mi?-

14 0 0
                                    

Taehyung

Babamla bağlantısı olan biriydi, ancak ben onun adını bile duymamıştım. 

Saatlerce hatta günlerce orada kaldım saati, hiç bir şeyi bilmiyordum. Yemek ve suya dair hiç bir şey vermediler. Arada bir gelip yaşayıp yaşamadığımı kontrol ettiler. 

Demek isterdim ki ben zaten ölüyüm, bırakın gideyim. Bir ruh ile ne yapacaksınız?

Kabuslar gördüm, açlığımı uyumakla örtmek istedim. Kabuslar beni bırakmadı, kabuslarla yaşıyordum. Kimse beni umursamadı, beni sevenler öldü. Kimse benim acımı almak  istemedi. Kimse benim mutluluğumu istemedi. Kimse göz yaşımı silmedi, göz yaşımı yarattı. Herkes yaramı sarmaktan korktu, herkes olurda bir gün mutlu olurum diye korktu.

Sonunda bir kaç ses duydum, dışarda kurşunlar patlıyordu. Yanıma telaşla bir adam geldi.

"Benimle gel." dedi. Hareket edemiyordum ellerim ayaklarım bağlıydı ve hiç enerjim yoktu. Kollarımdan tutup beni sürüklemeye başladı. Bir kaç kez dövülmüştüm, bedenimde yaralar vardı.

Hiç konuşma gereği bile duymadım konuşsam dinlemezdi. Koridorlardan sürekli sağa sola dönüp durduk. Sonunda dışarıyı gördüm. Kaldığım yerde pencere bile yoktu. 

Bir süre gözlerimi kapattım, saatlerce ağlamak istedim. Tek duyduğum şey silah sesiydi, ortam kan kokuyordu.

Beni sürükleyen genç adam beni bıraktı, silahını çekip yavaş ve ağır adımlarla etrafta gezindi. Sonra geri dönüp kafama bir çuval geçirdi, ellerim ve ayaklarım hala bağlıydı.

Sürüklendim, sürüklendim, bir boşluğa doğru sürüklendim. Kimse beni durdurmadı, tek yaptıkları şey sürüklenmeme yardım etmekti.

Bir süre sonra durdu, çamurun içindeydik. Yağmur yağmaya başlamıştı, silah sesleri bir anda durdu.

"Bay Kim!" diye bir ses duydum, ancak cevaplayamadım. Jimin olabilir miydi? Nefes bile zor alıyordum.

"Ne oldu, çok mu değerli senin için?" ben kimin için değerliydim? Adam nefes aldı ve devam etti.

"Park Bogum."

Park Bogum? Onun için değerli biri olabilir miydim? İyi de, ben onu tanımıyorum.

Biri tarafından tekme yedim ve yere düştüm. 

"Hey! Jeon Jeongguk." Jeongguk? 

Adamın seslenişine cevap gelmedi, ardından bir anda kafamdaki çuval çıkarıldı.

"Surprise!!!" diye bağırdı adam. Ben kafamı taşıyamıyordum, güçlükle kaldırdım ve önümde üç adam duruyordu. Jimin, Jungkook ve sanırım Bogum.

Jungkook derin bir ciddiyetle ve azıcıkta hüzünle bana bakıyordu. Jimin dövülmüştü. Bogum ise bana, eşsiz bir parça, narin bir cam ve küçücük bir bebekmişim gibi bakıyordu.

Jungkook yavaşça yanıma yaklaştı, Jimin ve Bogum arkalarını dönüp gittiler. Jungkook yanımda durdu, adamlar toz gibisinden yok oldu. Bir eliyle kafamı tuttu ve omzuna yasladı, diğer eliyle sırtımdan sarıldı.

"Ağla, istediğin kadar ağla. Göz yaşlarını ben sileceğim, yaralarını ben saracağım, sevgili doktorum." dedi Jeon Jeongguk. 

Dediğini yaptım, saatlerce onun omzunda güvende olduğuma emin olarak hıçkırıklarla ağladım. Etraf karanlıktı, etrafı küçük bir bahçe ışığı aydınlatıyordu, yağmur yağıyordu. Ancak bu sefer birini kaybetmedim, bu sefer birini kazandım?

Aradan yaklaşık bir saat geçtikten sonra yavaşça kafamı geri çektim. Gözlerini gözlerime sabitledi, sıcacık bir gülümsemeyle içimi ısıttı. Ve dediği gibi göz yaşlarımı sildi.

Nevertheless // TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin