NOEL GÜLÜ
"Bu havada ince giyinmişsiniz, üşümüyor musunuz bayım? Giyim kıyafetiniz de güzel, yoksul birine de benzemiyorsunuz?" Sesi sorgulayıcıydı. "Neden bu kadar ince giyindiniz?"Kulaklarıma küçük bir çocuğun sesi dolduğunda arkamı dönerek başımı eğdiğimde küçük bir çocukla göz göze geldim. Kıyafetleri yamalı, en fazla beş yaşında, gözlerinden zeka fışkıran çocuğun sorgu dolu bakışlarının altında gülümsedim.
"Ben üşümeyi severim küçük kız."
Küçük kız başıyla beni onayladığında elinde tuttuğu çiçeği burnuna götürerek koklamıştı.
"Nedir o elindeki?"
Sorduğum soruyla başını kaldırarak bana baktı. "Noel gülü."
"Annen için mi topladın onları?"
Küçük kız başını iki yana sallayarak gülümsemişti, "Ablam için topladım. Bugün onun doğum günü. Ablam bu çiçekleri çok seviyor, ayrıca bu çiçekler onun adını da simgeliyor."
"Ablana yeni yaşlar diliyorum o zaman küçük kız."
"Ablama güzel giyinimli, genç bir delikanlının doğum gününü kutladığını söylersem bana inanmaz ki."
Çocuğun saf ve içten duyguları beni güldürmüştü.
"Senin adın ne küçük kız?"
Kaşlarını çattığında benden bir adım uzaklaşarak arkasındaki kişiye çarpmıştı.
"Yabancılara adımı söylemem yasak."
"Yabancılarla konuşman yasak değil ama?"
Küçük kızın kaşları daha derin çatılmıştı. "Hayır, yasak!" Diyerek çıkıştı.
"Ama benimle konuşuyorsun?"
Küçük kız durumu birkaç saniye kafasında değerlendirmiş ardından mektup sırasından ve postaneden çıkarak koşar adım uzaklaşmaya başlamıştı, postanenin kapısından çıkarken de elindeki çiçeği düşürmüştü.
Ablasının doğum günü hediyesini...
O çiçekleri küçük kıza yetişip vermeliydim ama mektup sırasından da çıkamazdım çünkü elimdeki mektubun aciliyeti vardı.
Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. uşaklarımdan biri de yakınlarımda yoktu. Ya mektubu teslim edecektim ya da küçük kızın ablası için topladığı çiçekleri küçük kıza teslim edecektim.
Kalbimle aklımın arasındaki savaşı kalbim kazanmıştı. Kapının önündeki çiçekleri alarak bir hışım postaneden çıkarak beyaza gömülen yollarda küçük kızı aradım ama hiçbir yerde göremedim. Küçük kıza geç kalmıştım, onu bulmam çok zor olacaktı.
Yoluma çıkan herkese küçük kızı sordum ama kimse görmediğini söylemişti. O kadar küçük bir kızdı ki kalabalığın arasında muhtemelen kimse tarafından görülmemişti.
Ara sokaklara girip biraz daha yürüdüğüm de o küçük kızı tekrar görmüştüm. Elleri boştu, muhtemelen noel gülünü düşürdüğünü bile fark etmemişti. Fark edemediği için de elleri boş bir şekilde eski, dökük bir eve doğru koşuyordu.
Onun arkasından hızlı adımlarla giderek yetişmeye çalıştım ama ben ona varamadan evin kapısını açarak içeri girdi.
Adımımı biraz daha hızlandırıp evin kapısının önüne geldiğim de kapıya birkaç kere vurdum. Ellerim, önümde bağlı bir şekilde kapının açılmasını bekledim ama açan olmadı. Bir kere daha kapıyı çalıp beklemeye başladım ama yine açan olmadı.
Küçük kızın yabancılarla konuşması yasak olduğu kadar kapıyı açması da yasaktı sanırım.
Elimdeki noel gülünü kapının önüne bırakarak el parmak uçlarımla kapıya birkaç kez daha tıklattım.
"Düşürdüğün Noel gülünü getirdim sana küçük kız. Ablana doğum gününü kutladığımı söylemeyi unutma olur mu?"
Sesimi daha iyi duyabilmesi için kapıya yaklaşarak konuşmuş, kulağımı da kapıya yaslayarak içerdeki sesleri duymayı çalışdım. Tahta zeminin gıcırtısı kulağıma geldiğinde gülümseyerek kapıdan ayrıldım.
Arkamı döndüğümde karların arasından ayakları çıplak bir şekilde bana doğru koşan; sarışın, genç bir kızı görmemle adım atmak için kaldırdığım ayağım öylece kalakaldı.
Yüzündeki korku ve endişe uzaktan bile anlaşılırken yaklaştıkça daha belirgin olmuştu.
Mavi gözlerini daha yakından gördüğüm genç kız, benden birkaç adım uzağımda durduğunda nefes nefese bana bakıyordu. O kadar korkmuştu ki beyaz teni kıpkırmızı olmuştu. Sarı saçları dağılmış, yamalı kıyafetleri kardan dolayı ıslanmıştı.
"Bir şey mi oldu bayım?" Sesi titriyordu. Sesi o kadar titriyordu ki ağzından çıkan her bir kelimenin baş harfini tekrarlamak zorunda kalmıştı.
"Noel gülü..." diyebilmiştim sadece. O kadar duru bir güzelliği vardı ki... karşısında konuşmak cesaret isterdi.
Karşımdaki güzel kız anlamadığını belli edercesine bana baktığında, güzelliğinin büyüsünden yavaş yavaş çıkarak arkamı döndüm. Kapının önüne koyduğum noel gülünü eğilerek aldığım da çiçeği burnuma götürerek gözlerimi kapatmış, çiçeğin güzel kokusunu ciğerlerime çekmiştim.
Dakikalardır elimde olan çiçeği koklamak hiç aklıma gelmemişti, şimdi ise çiçeği burnumdan çekmek istemiyordum.
Çiçeği kendimden istemeyerek de olsa uzaklaştırabildiğimde tekrar güzel kıza döndüm. Genç kız elimdeki Noel gülüne baktığında ellerimin titremesine engel olarak çiçeği karşımdaki güzel kıza uzattım.
"Bu size ait sanırım."
~~
YENİ BÖLÜM ÇOK YAKINDA!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOEL GÜLÜ
Historical Fiction"Bana bakarken gözlerinin içi gülüyordu. Ailesini öldürenin ben olduğumu öğrense yine bana böyle güler miydi?" ~NG