Alarmın tekrar çalmasıyla gözlerimi zorlukla araladım. Bacaklarım uyandığım gibi sızlamaya, omuzum yoğun ağrıya kucak açtığında sıkıntı dolu bir nefes verdim. Yataktan kalkıp, bir süre etrafı izledim. Alarm tekrar çalmaya başladığında bu sefer ayaklandım ve bir müzik açıp rutin işlerimi halletme başladım.
Dolaptan üzerime hızlıca bir şeyler geçirip, kabaran saçlarıma baktım. Dün duş alıp, öylece uyursam sabaha bonus kafa gibi olurdum tabii. Saçımın tıraşlı kısmında elimi gezdirdim, uzamışlardı.
Birkaç abur cubur ağzıma tıkıp, dişlerimi fırçalayıp, evden ayrıldım. Durağa doğru ilerlerken esnemelerim arasında geçen bir düşünce seansından sonra yerimde mimlendim.
Ben İclal hocaya cevap vermemiştim.
Telefonu çıkarıp, yoluma devam ederken hızlıca sohbetine girdim. Tebrikler Soykan. Parmaklarım klavye üzerinde gezinsede ne yazmam gerektiğini bilmiyordum. Sıkıcı bir teşekkür istemiyordum ya da haddinden samimi bir cevap.
Teşekkür ederim hocam, bir gün maçımızı izlemeniz dileğiyle...
Gönder tuşuna bastığımda bir süre daha düşündüm. Iy bu ne? Nesin sen ya, ay allah belamı versin. Geri mi çeksem? Bu saatte görmez hemen. Kadının dersine gidiyorum ama uyanıktır. Hazırlanıyordur? Evet evet, çekeyim ben geri.
Mesajın üstüne basılı tuttum ve herkesten sile bastım. "İyi yaptım ya, gereksiz samimiyete hiç gerek yok." Profilinin altında yazıyor... yazısını görmemle nefesimi tuttum. Allahım...
Elbette, maçını izlemekten keyif alacağıma eminim.
Siktir.
Otobüsün gelmesiyle telefonu cebime attım. Bugün hava eski hâline dönmüş, temmuzda olması gereken sıcaklığa ulaşmıştı. İklim değişikliğinden temmuzun ortasında İstanbula yağmur yağmıştı. Otobüs iyice sıkış tıkış olduğunda başamı havaya kaldırdım ve tam yüzüme esen klimaya gülümsedim. Uzun olmayı sadece böyle anlarda seviyordum.
Otobüs ani fren yapınca iki metre ötemdeki kızlar daltonlar gibi üzerime düşmeye başladığında geriye adımladım. "Ay az yavaş sürün ya! İnsan taşıyorsunuz siz!"
Kız dur donumu indiriyorsun, çekiştirme. "Kusura bakmayın sizde." Üç kişi birbirini kaldırınca gülmemek için dişlerimi birbirine bastırdım. "Sorun yok..."
"Siz geçin böyle isterseniz." Çocuk köşeyi onlara feda ettiğinde yanağımın içini ısırdım. Pantolonumu düzeltip, kafamı iki yana salladım. Birkaç kişi gülüyordu hâlâ, yazık kızlara.
Yarım saat gibi bir sürenin ardından durağa geldiğimizde hızlıca indim. Otobüslerden inanılmaz nefret ediyorum, şoförleri öncelikle çok kaba ve zorba insanlardı. İlk binişimde nereden inmem gerektiğini bilmiyordum, yanlış kapıya gidince de nerdeki düğmeye bastığına dikkat et diye bağırmıştı.
Şerefsiz. Oanik atağım tutuyordu az daha, duraktakiler bile bakmıştı.
Kötü anılarla derin bir nefes çektim içime ve adımlarımı hızlandırdım. Saat çoktan 8.47 olmuştu. Yetişebilirim...
İçeriye girdiğimde ilerleyen İclal hocayı gördüm. Siktir, koş Ezra. Tabii ki de koşmadım ama adımlarımı hızlandırdım, hatta öyleki yanından rüzgar gibi geçip gittim. Ondan önce içeri girdiğimde derin bir nefes alıp, geçen seferki yerime ilerledim. Gene o kız vardı, muhtemelen dersi geçebilecek nadir kişilerdendi.
İclal hocada içeriye girince gülümsedim. Gözleri gözlerimi bulduğunda zorlukla yutkundum. Üzerimi süzen gözleriyle derin bir nefes çektim içime, güzel olmuş muydum?
Dudağının kenarı hafifçe yukarı kalktığında nefesimi tuttum. Beğenmişti, değil mi?
"Herkese günaydın ve geçmiş olsun diyorum." Ceketini çıkardığında gözlerimi vücudunda gezdirdim. Çok güzeldi be. Dağınık bir at kurlyruğu yapmıştı galiba, bir kaç yerinden özenle dışarı çıkarılmış tutamlar bulunuyordu, siyah saçına çok yakışmıştı.
"Dün projeler teslim edildi, değerlendirmeye bugün itibari ile başlayacağımı beyan edeyim." Masasına yaslandı ve kollarını göğüsünde birleştirdi. "Kalabalık bir sınıfız, buna rağmen geri dönüşler çok düşük." Omuz silkti. "Alttan alırsınız dersi, yapacak bir şey yok. Projemi yapmayanı geçirmem, üzerine basa basa söyledim size."
"İclal hocam süreyi uzatsanız? Diğer projelerle çakışıyor, kitap çok uzun. Biz spor öğrencileri gibi değiliz, boş vaktimiz yok." Gözlerimi arkaya, benim yerimde oturan çocuğa çevirdim. "Spor öğrencileri de boş değil, şu an her bir daldan müsabakalar başladı. Üniversiteyi temsil etmek için sabahtan akşama kadar antrenmanlarla uğraşıyoruz."
"Yaptığın tek şey top peşinde koşmak."
Kaşlarım iyice çatıldığında konuşmak için dudaklarımı araladım. "Kesin sesinizi, sizin saçma kıyaslamalarını çekmek için burada değiliz. Kimsenin ne okuduğu kimseyi ilgilendirmiyor, öğrenci işlerindeyken bol puan için dersimi işaretlerken sonuçlarına da katlanacaktın." Herkes sessizleştiğinde terleyen avuç içlerimi pantolonuma sürttüm. Gerilmiştim. "Defol sınıfımdan, sabah sabah seninle uğraşamam. Yapman gereken tek şey özet çıkarmaktı, dinlenirken bile okusan bitirirdin."
Çocuk sinirle ayağa kalktığında çantasını sallaya sallaya yanımdan geçti. Koluma gelen plastik kısmi ile kaşlarımı çattım ve kolumu okşadım. "Öğrenci!" İclal hocanın gür sesi salonda yankılandığında çocuk yerinde durdu. "Dekanın yanına gidiyorsun, hemen." Topuklularının çıkardığı ses nefesimi kesti. "Ama bundan önce özür dilemen birisi var. Kimi incittiğine dikkat et, sinirini bir çocuk edasıyla etrafa saçıp saçmadığına da."
Çocuk bana baktı. "Neyine özür diliyorum? Bir şey yapmadım ben." Alayla yüzüme baktıktan sonra İclal hocaya döndü. Ona yukarıdan bakarken gözleri kendini belli eden göğüslerindeydi. Rahatsızlıkla yerimde kıpırdandım, orospu çocuğu şu an gerçekten yanlış kişiyke uğraşıyordu.
"Kimi kandırmaya çalışıyorsun sen? Karşındaki kişinin farkına var ve üslubuna dikkat et!"
Çocuk itici bir şekilde güldü. "Peki siz karşınızda kimin olduğunu biliyor musunuz?" Yüzümü bir gülümseme sardı, hatta kendimi tutamasam neredeyse kahkahayı basacaktım. "Ergen." Yanımdaki kız alayla konuştuğunda çocuk ona döndü. "Bir şey mi dedin?"
"Ne bu haller kanka ya? Lisedeki gibi paranla hava mı atıyorsun? Paradan söz ediyorsak eğer aklını başına almanı tavsiye ediyorum. Çantanla vurduğun kişi bir Soykan, ailesinin tek sözüyle övünüp durduğun o paran bir anda puf olur."
(Tek bir sözüyle birileri de milleti içeri tıkar, kovdurur, mafyaların eline bırakır.🤭 Neyse susuyorum ve gidip akaryakıt fiyatlarına zevkle bakınıyorum.)
"Ailesi yüzüne bakıyor muymuş da paramı puf edeceklermiş?" Bu sefer yanımdaki kıza döndü. "Serkan tamam uzatma!" Arkalardan gelen erkek sesiyle sustu ve hızlıca dışarı çıktı. İclal hoca ellerini belinin iki yanına koydu. "Anlaşılan birileri ile gerçekten uğraşmam gerekiyor." Eşyalarını alıp, dışarı çıktığında herkes ayaklandı ve ayrılmaya başladı.
"Sevmiyordum zaten çocuğu, köpek gibi milletten not dileniyordu." Kızıl saçlara sahip kız güldü ve bana döndü. "Bir dahakine susma, kimsenin de seni öyle incitip gitmesine izin verme."
Avucunu hafifce omzuma vurdu. "Ezra Soykan. Büyük haber olacağını biliyorsun değil mi? Babasının biricik kızını incittiler, eminim ki baban bunu onların yanına bırakmaz."
Gözlerimi kaçırdım. "Her şey iki dudağının arasındayken daha özgüvenli olmayı dene, kimse ağzını açıp laf edemez."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amour GxG
ChickLitİclal edebiyat profesörüydü, Ezra ise dersini almak zorunda olan bir spor öğrencisi.