Sizden tek bir ricam var, medyadaki şarkıyı bölüm bitene kadar dinlemeniz. İnanıyorum ki benim yazarken hissettiklemi sizde hissedeceksiniz.
~|~
Gözlerimi başımda ötüp duran makine sesiyle açtığımda ağzımdaki maske anlık olarak beni korkuttu. Nerdeydim? Neden buradaydım? Ve en önemlisi annem ve babam neredeydi?
Etrafıma bakındığımda başımda konuşam birkaç doktorla karşılaştım. Konuşmak, ailemi sormak için araladığım dudaklarımı acıyla kapattım. Ne sesim çıkıyordu, ne de konuşmaya halim vardı. Bana gülümseyip, odadan hızla ayrılan kadınla gözlerimi yumdum. Hiçbir şey düşünemiyordum, zihnim bomboştu. Ne olmuştu bana? Neden böylesine üzgün hissediyordum kendimi?
İçeriye paldır küldür giren koca bedenle irkildim. Babamın her zamanki iriliği gözlerimi yaşarttığında dolu gözleriyle bana yaklaşmış ve elimi tutmuştu. İğnelerle dolu elimi dudaklarına götürmüş ve özürlerini sıralamıştı. Her daim bakımlı olan annemin aksine çökmüştü, üzerinde oldukça basit kıyafetler vardı. Bizi bu kadar üzen neydi?
"Ezram, duyuyor musun beni babacığım? Nasıl hissediyorsun? Var mı bir sıkıntın? Hmm? Söyle güzel kızım, konuş bizimle." Babamın gözlerinden akan yaşlar, annemden kopan bir hıçkırık. Çok mu kötü haldeydim?
"Ne oldu? N-Neden bu haldeyim?" Zorlukla konuştuğumda acıyla gözlerimi yumdum. Ne kadar süredir bu odadaydım? Babamın kuzgini saçlarına tek tek aklar düşmüş, yorgunluğu on kilometre öteden belli oluyordu. Babam sözlerimin ardından arkasındaki doktora döndü, doktorsa babama bir göz atıp bana yaklaştı. Yeleğinden çıkardığı feneri gözlerime tuttuğunda kaşlarımı çattım. Kafamı iki yana sallayıp, nefeslenmeye çalıştım.
Maske beni boğuyordu. Göğüsüm şiddetle inip, kalkarken elimi zorlukla kaldırıp maskeye götürmeye çalıştım. Koluma başlı iğnelerden dolayı doktor bana engel oldu, dudaklarından dökülen bir şşh sesi beni daha da rahatsız etti.
"Ç-çıkarın şunu!" Sanki boğazlanıyormuşum gibi acıklıydı sesim. Doktor yüzümden çektiğinde sonunda derin bir nefes alabilmiştim. Ellerim endişeyle titriyordu, maskeyi takmak istemiyordum. "Ezracım öncelikle sakinleşmeye çalış, birkaç sorum var ondan sonra ailenle başbaşa bırakacağız seni." Soluklarımın ardından doktoru onayladım. Üzerimdeki gözlerden hoşlanmıyordum.
"Ne olduğuna dair bir şeyler hatırlıyor musun?" Sakince konuştuğunda yutkunup kafamı iki yana salladım. "Neden buradayım? Ne oldu?" Babama bir göz attı ve tekrar gülümsedi. "Bir araba kazası geçirdin, hiç endişelenmene gerek yok. Kalıcı bir hasara sahip değilsin, uyandığına göre bir hafta gözlemleyip taburcu olabilirsin."
Başıma çıkardı ellerini, hafif hafif bazı yerleri kontrol etti ve geri çekildi. "Aç olmalısın, katı yiyecekleri özledin mi? Sen ailenle konuş, ben sana uygun yiyecekleri göndereceğim." Arkasındaki doktor ordusuyla odayı terk ettiğinde gözlerimi annem ve babama çevirdim.
"Baba, ne oldu? Ne trafik kazasından söz ediyor?" Babam yüzünü sıvazladı ve derin bir nefes aldı. "Hiçbir şey hatırlamıyor musun anneciğim?" Annem yanıma geldiğinde gözlerinin altındaki morluklara bakındım. "Hayır, ne kadar zaman geçti? Neden bu kadar perişan haldesiniz? Çok mu kötü gözüküyorum?" Sözlerimin ardından babam hızla bana döndü.
"Yok biriciğim, biz yorgunuz sadece. Hem sen ve çirkinlik mi? Güldürme beni, uyuyan güzelim." Yanıma yaklaşıp anlıma bir öpücük kondurdu. "Baba ne kadar zaman oldu?" Babam boğazını temizledi ve anneme baktı. "Bir buçuk aydır komadasın Ezra, kafanı çok sert vurmuşsun. Kırıkların, kesiklerin, kaybettiğin kanın haddi hesabı yok." Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Dudaklarım şimdiden titriyor, ağlamaya hazırlanıyordum. "Bir buçuk ay mı? Nerede yaptım kazayı? Kiminleydi, yanımda bizimkiler mi vardı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amour GxG
ChickLitİclal edebiyat profesörüydü, Ezra ise dersini almak zorunda olan bir spor öğrencisi.