Geçiş bölümüdür. (Kesinlikle beceremememle alakası yok.)
Babacığım : Senin şu arkadaşı buldum, kız perişan halde. Babası olacak pezevenk kızı tefecilere vermiş, yanına kimseyi yaklaştırmıyor. İlgilensen iyi olur biriciğim, tatilinizi bölüyorum ama kusura bakma.
Siz : Yemin ediyorum biliyordum ben, tamam çıkıp geliyorum.
Kendime çıkardığım bir dondurmayı ısıra ısıra yerken içeri, İclalin yanına gittim. Koltuğa uzanmış ve film izliyordu. Yeşillik onu bayağı çarpmış, temiz hava durmadan uykusunu getirmişti. Cenin pozisyonunda yattığından karnının oraya, boşluğa oturdum. Ben elimdeki dondurmayı kemirirken o bir süre beni izlemiş, en sonunda gülüp dudağımın kenarını silmişti.
"Gitmeliyiz."
Aniden söylediğimle eli havada dondu kaldı. "Pekâlâ, ne zaman?" Doğrulduğunda ondan uzaklaşıp, koltuğun dibindeki sehpaya oturdum. "Ceren... Pek iyi durumda değil, ailesiyle arası kötü biliyorsun konuştuk her şeyi." Başıyla beni onayladı.
"Babamdan ne halde olduğunu öğrenmesini istemiştim ve az önce haberini aldım. Babası borçları karşılığında Cereni tefecilere satmış, kendi çapında mafya olarak dolaşan bir çete." İclal yaslandığı yerden iyice doğruldu, sinirlenmişti.
"Polisle irtibat halindesiniz değil mi? Kızın hali nasıl? Dokunulmuş mu?" Diye endişeyle sordu. Omuz silktim ve alt dudağımı bilmem anlamında büzdüm. "Babam yanına kimseyi yaklaştırmadığını söyledi, yanına gitmeliyim belki bende farklı olur." Başıyla onayladı ve ayağa kalktı.
"Hazırlanalım, ne kadar erken o kadar iyi." Başıyla hadi hareketi yaptığında bende ayaklandım. Çubuğu masaya fırlatıp, merdivenlere peşinden yöneldim. Odaya çıktığımızda buradaki birkaç kıyafetime bakındım. Burayı da düzmek gerekiyordu, çok iş vardı.
Üstüme aynı pantolonu geçirip, dolaptan bulduğum bir tişortle kombinlesiğimde beklediğimden iyi olmuştu. Birkaç takı da olsa gezinirdim böyle. "Kendine bakmaya son ver de çıkalım." Aynadan gözlerimi çekip, ona döndüm. O da giyinmiş ve saçlarına kısa bi düzen çekiyordu.
Biz evden hızla ayrılırken babamdan bir mesaj daha gelmişti.
Babacığım : Dikkatli ol Ezra, birkaç pürüz çıktı işte. Ben ilgilenirken güvende ol, aksi bir hâl sezersen bana haber ver. Yolun yarısında size iki araç katılacak ve unutmadan, sana öğrettiklerimi hatırlıyorsun değil mi biriciğim? Boş değilsin.
Babacığım : Torpidonun arka tarafındaki mandalı çekersen açılacak gözdeki silahı al. Ne olur ne olmaz, üzerinde tut.
Siz : Baba ne oluyor? Arabamda benden habersiz neden silah var?
Babacığım : Ezra'm, güzel kızım. Bu iş sadece senin arkadaşınla alakalı değil gibi gözüküyor, biraz daha derine inince bizimle alakalı birkaç pürüz var. Ben kısa sürede halledeceğim sen yeter ki güvende ol.
Telefonu bırakıp, tereddütle yanımdaki İclale baktım. Ona bir şeyler anlatmalı mıydım? Hem o orada otururken nasıl belime alacaktım? Güvende olacak mıydık? Siktir, yeter bu kadar düşünmek.
Uzandım ve torpidoyu açtım. "Ne arıyorsun?" İclalin sorusunu yok sayıp, zor bela bulduğum mandalı tutu çektim. Şiddetle açılan kapaktan elimi uzattığımda soğuk metalle temas ettim. Onu kavrayıp, çektiğimde İclalin yüzü dehşet dolu bir hâle büründü. "Onun arabanda ne işi var ve neden çıkardın?" Şarjörünü kontrol edip, belime sıkıştırdım.
"Durumlar iyi değil, konu sadece Ceren de değil. Babam konunun arkasında bizimle ilgisi olduğunu söyledi, yolun yarısında bize katılacak iki araç var." Sustum ve arabayı çalıştırıp devam ettim. "Onlar gelene kadar güvende olmalıymışız."
"Kullanmayı biliyor musun..?" Tereddütle sorduğunda endişeyle parlayan mavilerine bakındım. "Babam birkaç bir şey öğretmişti." Kesinlikle birkaç bir şey değildi.
"Bir baba çocuğuna neden silah kullanmayı öğretir?!" Sinirle kemerini bağladığında guldüm. "Çocuğu defalarca kez kaçırılma tehlikesi yaşamış, günün birinde tek başına kalacaksa öğretir herhalde."
"Seni kaçırmaya mı çalıştılar? Neden?" Omuz silktim ve hızla hareket ettim. "Fidye için, çocukluğumda da çok pahalıydım." Burnumu havaya dikip, alayla konuştuğumda gergince güldüm. Her şeye rağmen bana ağırlık yapan şeyi kullanıp, kullanmayacağım merak konusuydu.
Eve gidip ağlamak istiyordum, insanların kolayca birbirini öldürebilmesinden her zaman nefret etmişimdir. Bugün bende birisini mi öldürecektim? Hayır, lütfen böyle bir şey yaşanmasın.
Camı açıp, kolumu yasladığımda elimi saçlarımdan içeriye sokup çekiştirdim. Daha sonra direksiyonu tek elimle tutarken diğer elimle de evin konumunu girdim. İclali annemin yanına bırakmak iyi olacaktı, orası en güvenli yerdi. Eminim ki babam anneme bir şey olur düşüncesiyle eve etten bir duvar örmüştü.
Sessiz geçen on dakikalık bir süre zarfında İclalin bakışlarıyla araba kullanmaya çalışıyordum. Gergindim ve bu hareketlerime de yansıyordu. "Çek kenara, ben kullanırım." Gözlerimi İclale çevirdim. Bencildim, burada tek gergin olan ben değildim. Güvende mayan sadece ben değildim, her şeyi bir kenara atmalı ve ona yansıtmamalıydım. "Sorun yok, ben hallederim."
"İyi durmuyorsun Ezra, soğuk terler akıttığın gözler önünde." Gözlerimi ondan çekip, yola odaklandım. "Hava sıcak, siktir et sen beni ve rahatına bak." Ettiğim küfürü daha yeni yeni kavradığımda dilimi ısırdım. "Özür dilerim, sadece birazcık gerginim ve bu gerginlik dilime yansıyor." Gergince ona baktığımda bir nefes çekti içine. "Daha sonra bunun hakkında detaylıca konuşacağız, şimdilik işine bak."
"Hayhay, nasıl isterseniz." Yerime iyice yerleşip, biraz daha gaza yüklendim. İki saatlik bir sürüşün ardından babamın bahsettiği araç bize katılacaktı. Ne kadar hızlı o kadar iyiydi, yanımda İclal varken hiçbir aksilik çıksın istemiyordum. Benim yüzümden zarar görürse kendimi asla affedemezdim, düşüncesi bile kötüydü.
Bir süre sonra boş yolda başka bir araç gözüktü. Ah hayır, bir kamyon. Gözlerim ileriden gelen kamyondayken yerimde kıpırdandım, iyi hissetmiyordum. Çok fazla film izlemis olmalıydım, evet. Başka açıklaması olamazdı. "Ezra?" İclal üzerimize doğru gelen kamyona bakıp, bana döndü. "Küfür edebilir miyim?"
"Ne?" İclal yerinde kıpırdandı. "Küfür edebilir miyim?!" Başıyla hızla onayladı. "Siktir! Yarrağı yedik, babamı ara!" Vitesi değiştirip, biraz daha gaza yüklendim. Üstümüze geliyordu, amacı belliydi. Bizi dümdüz etmek istiyordu, onun altına girersek ikimizde canlı çıkamazdık.
İclal telefondan babamı bulup, arayacağı zaman dar yolda dibinden geçmeye çalıştım. Araba şiddetle sallanırken aynı zamanda da tekerleği sağ tarafa kaptırmamaya çalışıyordum, araba tarlaya yuvarlanmaması için uğraşıyordum.
"Ezra!" İclalin sesi uğultu gibi gelirken telefondan babamın bağırışını da işitiyordum. Sikeyim, harbiden sikeyim. Kamyonun kasası arabanın burnuna çarpması ile ani bir şekilde sarsıldım. Direksiyon ellerim arasında kayarken, tekerlek çoktan boşluğa kapılmış arabanın kontrolünü kaybederek hızla tarlaların olduğu kısma takla atarak düşüyorduk.
Camlar patlıyor, kulaklarım uğulduyordu. İclalin üzerine doğru kapanmaya çalışıyordum ancak öylesine şiddetliydi ki her şey, öylesine aniydi ki.
Kafamı direksiyona çarpmam ve gözlerimin kapanması bir oldu.
Şu mecradaki en beceriksiz yazar benim herhalde, hiç yavaştan alma diye bir şey yok. İnsanların rahat 2.5k betimleyeceği şeyi 400 kelimeye falan sığdırdım. İlkokul çocuğu gibiyim, tam bir hayal kırıklığı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amour GxG
ChickLitİclal edebiyat profesörüydü, Ezra ise dersini almak zorunda olan bir spor öğrencisi.