"Saat çok geç oldu, kalkalım artık."
Sadece adında kahve olan bol kremalı, sütlü, buzlu, şekerli kahvemin son yudumunu aldım. "Harbi kalkalım." Selin telefonundan başını kaldırıp, sarhoş Esine baktı. Bu kız ne yaparsak yapalım, bulduğu ilk yerde içen tiplerdendi. Onunla doğru düzgün sohbet edilmezdi, illa kafası güzel olmalıydı.
"Aç koynunu girice'm, girice'm dellenme..." Mırıldanıp durduğunda ayağa kalktım. Onu Selinle birlikte kaldırıp, ilerletmeye çalışırken kasanın orada durdum. Hesabı istemeden kalkmıştık. Kartımı görevliye verdim ve geçen otuz yaş üstü adamlara laf atan Esini susturmaya çalıştık. Kartımı sana vereyim ama sen almış gibi hediye al bana diyordu, ciddi bir sevgi eksikliği vardı. Ah kınalı kuzum...
"Tekrar bekleriz." Çocuk nazikçe gülümsediğinde karşılık verdim. "Kolay gelsin." Cafeden çıktığımızda zorlukla yürüttüğüm Esin kafasını kafama vurdu. "Salak bizden başka insan mı kalmıştı da kolay gelsin diyorsun? Çocuk gidelim diye gözümüzün içine bakıyordu."
Onu arabaya attım. "Kafe bölümünde bir tek biz vardık, bar kısmı gece üçe kadar açık." Ayaklarını kendine çektiğinde Selin yanımda homurdanmaya başlamıştı. "Elli defa dedim ayakkabı ile basma koltuğuma diye." Güldüm ve sırtına destek amaçlı vurdum. "Dikkatli gidin." Başıyla onayladı. "Sende dikkat et, İclal hocaya haber vermiş miydin? Telefonun hâlâ kapalı."
Gözlerim farkındalıkla açıldığında koca bir siktir çekerken buldum kendimi. "Sorumsuz insanlar ilişkide çok yoruyor." O arabasına bindiğinde bende kendiminkine bindim. Yanımda şarj aletim yoktu, muhtemelen defalarca kez aramıştı. Ne diyecektim ki? Çok sinirlenmemiştir umarım.
Saatler sonra eve geldiğimde çoktan 2.36'ydı. Telefonu koşuştura koşuştura şarja taktığımda telefonuma düşen üç cevapsız arama ve iki mesaj vardı.
İclal Hoca : Lanet olası telefonunu neden açmadığın konusunda güzelcene konuşmamız gerekiyor gibi duruyor.
İclal Hoca : Vakit kaybetmeden bana gel.
(Gönderildi 23:42)
(Okundu 2:40)
Elimi yüzümü dahi yıkayamadan kalkıp, dairesine ilerledim. Bu saatte uyanık mıydı emin değildim, yarın dersi olmalıydı. Uyandırmak istemiyordum ama mesajı göz korkutucuydu, fena sinirlenmişti. Kapıyı çalmamın ardından üzerindeki gecelikleri ile kapıyı açtı. Yüzündeki ifadesizlikle beni gererken gözlerimi kaçırdım, korkunç duruyordu. "Geç."Kapıyı açtığında gergince parkeleri izlemeye başladım. Sıçmıştım.
"Nerdeydin?"
"Antrenmandan sonra bir kafeye geçtik Selin ve Esinle, bu saate kadar onlarlaydım." Kollarını göğüsünde birleştirdiğinde uykusuzluktan yanan gözlerimi kırpıştırdım. "Telefonlara neden bakılmıyor?" Aksi bir şekilde sorduğunda iyice stres yapmaya başlamıştım."Şarjım yoktu."
"Başka birisinden haber veremedin mi? Sağda solda bir alışveriş merkezi görüp, alamadın mı?" Üzerime doğru adımladı. "Beni boş yere endişelendirmak zorunda mıydın?" Boğazıma oturan yumru ile konuşamadım. Dudaklarımı aralasam dahi konuşamadım. "Bir daha bunun tekrarlanmasına izin verme Soykan."
"Soykan mı?" Şaşkınca sorduğumda gözlerinde ciddi bir soğukluk hakimdi. "Ezra böyle bir sorumsuzluğu yapmaz." Gözlerini benden çektiğinde ellerimi yumruk haline getirdim. Beni ikiye ayırıyordu, her sinirlendiğinde ya da onun istemediği bir şeyi yaptığımda soyadımı kullanıyordu. Ezra onun için boyun eğen, sözünden çıkmayan, yanlış yapmayan kişiydi.
"Özür dilerim." Gözlerimi kaçırdım. Hafifçe yaklaştı ve üzerimi kokladı. "Bu senin kullanacağın tarzda bir koku değil." Başımla onayladım. "Esin sarhoş olduğunda Selime yardım ettim." Kaşlarını çattı. "Hani kulübün antrenmanıydı?"
"Esin ve Selinde var kulüpte. O ikisi voleybolu sever, aile işine karışana kadar bu şekilde ilerlemek istiyorlar."
"Alkolün olduğu ortamlarda bulunma, millete yaklaşma Soy-" Sinirle lafını kestim. "Ezra. Adım Ezra, Soykan diyip durmayın. Bundan hoşlandığımı biliyorsunuz." Yükselen sesime karşı şaşkındı, her daim sessiz olacağıma emindi."Peki ya sen ne zaman mesafeli konuşmayı bırakacaksın? Bana hâla İclal Hocam diye hitap ettiğini gözardı mı etmeliyim? Bana laf ediyorsun lakin kendi davranışını yok sayıyorsun. Benden gerçek bir ilişkide gibi hissetmemi istiyorsun ama bunun için çabalamıyorsun." Benim aksime sakin ve net bir şekilde konuşmuştu, daha önce bunun farkında değildim.
"Ben... Ben fark etmedim." Alay dolu bir şekilde güldü, dili ağzının içinde turladı. "Elbette fark etmezsin. Buna şaşırmadım Ezra, sen bazı şeyleri benden bekliyorsun çünkü." Gözlerimi kaçırdım. "Özür dilerim."
"Özür dileyerek işin içinden sıyrılmaya çalışma. Öylece sevişen ve fetişlerimizi yerine getiren iki kişi miyiz yoksa gerçek bir ilişkiye başlayacak mıyız? Sizden benden sıyrılıp, biz olacak mıyız?" Burnum sızlamaya başladığında kollarımı ona sardım. "Böyle konuşma."
Bana karşılık vermezken bileklerinden tutup, boynuma sarmasını sağladım. "Özür dilerim, düzelteceğim tamam mı? Telefonuma daima dikkat edeceğim, sana konum atarım, kiminle olduğumun haberini veririm, hitap ve davranış şeklime dikkat ederim." Boynunu öptüm. "Yeterki bizden şüphe duyma."
Parmakları saçımda gezindi. "Aptal hareketlerine son vereceğine dair söz veriyor musun?" Hızla başımla onayladım onu. "Söz, bir daha asla sinirleneceğin bir şey yapmayacağım, ama eğer olurda sinirlenirsen sakın beni Soykan diye çağırma." Belini daha sıki kavradım, gözlerimi yumdum.
"O zaman bende sinirlenirim ve bu bizim için iyi olmaz." Belinden kaldırıp, kucağıma aldım. "Sabah dersin olmalı, bu saate kadar uyanık olmamaıydın." Kafasını omzuma yasladı. "Benden çok daha genç olan sevgilim hakkında endişelendim." Vücudum gerildi. "Seni asla aldatmam."
Yatak odasına girdiğimizde onu yavaşça yatağa bıraktım ve yanına oturdum. "Ben insanlarla o halde olma düşüncesinden nefret ederim, sizden önce hiç sevgilim olmadı." Kaşlarını çattiğında eğilip,.ufak bir öpücük kondurdum dudaklarına. "Senden başka kimseyle çıkmadım. Senden öncesi yok, senden sonrası da asla olmaz." Bakışları yumuşadığında elini tutup, öptüm. "Uyumalısın, daireme gidiyorum."
"Burada kalabilirsin." Uyku onu hızla ele geçirdiğinde kısık mavi gözleriyle konuştu. "Seninle aynı yatağa girdiğimde sevişmeden duramıyoruz. Dinlen, eve gidip duş alacağım. Antrenmandan çıkmıştım direkt, duş almam gerekiyor."
Başıyla onayladığında rahat bir pozisyon aldı. Bir süre onu izledikten sonra eğilip öptüm onu, uykuya dalmak üzereyken hafifçe bastırdı dudaklarını. "Sandviç için teşekkür ederim, mutlu oldum." Tebessüm ettiğinde anlına bir öpücük kondurdum.
Çok seviyordum.
Ayağa kalkıp, dairesinden çıkıp kendi evime ilerledim. Sonunda tatlıya bağlandığı sürece kavga etmemizde sorun yoktu, yeter ki kırmayalım birbirimizi. Bana söylediği her şeyi yapardım, kendimden rahatlıkla taviz verebilirdim.
Ondan istediğim tek şey beni Ezra olarak görmesiydi. Bunca yıl Soykan olarak görülmüş ve ona göre davranışlarla karşılaşmıştım. Benden büyük insanlar bile gözlerini önümde indirmesi hoş değildi, sahte hissettirirdi.
İclalin bana o şekilde seslenmesi beni üzer, kırardı. Ondan istediğim tek şey beni Ezra olarak kabul etmesiydi. Doğrumda da, yanlışımda da Ezraydım. Onun önünde hiçbir zaman Soykan olmanın verdiği sorumlulukları taşımamıştım, böyle de devam etmek istiyordum.
Bölümü çok saçma yerde bitiriyorsun diyenler... Uykum ağır bastığında kesiyorum bölümü,
iyi akşamlar.
(İkinci sınıf saatler konusuna ziyaret etmeme sebep oldu.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amour GxG
ChickLitİclal edebiyat profesörüydü, Ezra ise dersini almak zorunda olan bir spor öğrencisi.