Ben gün boyu uyurken yorumlarda sizi asla yalnız bırakmayan Dilara'ya ithaf edilmiştir...
Adımlarımı sürükleye sürükleye mutfağa ilerledim. Dolaptan kendime bir pasta kestiğimda zorlukla açtığım gözlerimi duvardaki saate çevirdim. 7.40'dı, sikseler yetişemezdim. Başım dehşet dönüyor ve midem bulanıyordu, sadece uyumak istiyordum. Üstelik bugün saat 11.30 antrenmanı vardı, yarınki çeyrek maç için ufak bir antrenman yapılacaktı.
Bugün İclal hocanın dersine girmesem de olurdu yani, değil mi? Tabağı kirliye atıp, üzerimdekileri çıkarmaya başladım. Yolun yarısında bu işten vazgeçtiğimde kendimi çırılçıplak yatağa attım. Başım dönuyordu, çok içmediğime de emindim. Viskiyi özellikle seyreltmiştim, dün gece ne oldu ne etti bilmiyordum. İclal hoca burada kalmış mıydı? Saçma sapan şeyler söylemiş miydim?
Yatakta biraz daha vakit geçirdikten sonra kalkmış ve duşa girmiştim. Yatmanın mantığı yoktu, hızlıca kendime gelirsem antrenmana bir bok parçası gibi çıkmazdım.Üstelik okul maçlarının bitmesinin ardından kulübün maçları başlıyordu, henüz milliye giremesem dahi oldukça ünlü bir kulübün pasör çarprazıydım. Şimdiye bu kadar geride kalmamın tek sebebi ailemin beni engellemesiydi. Derya Soykan bir kere bir şeyi istediğinde onu kolay kolay durduramazdın. Kabaran saçlarıma baktım ve iç çektim, bir kere güzel olsalar kafayı yerdim zaten.
Kendime birkaç şey hazırlayıp, evden çıktığımda saat on bir olmuştu bile. İclal hoca dersi bitirmiş olmalıydı, bugün dersine girememem kötü olmuştu. Arabaya binip, direkt salonun yolunu tuttuğumda elim ensemdeki tırnak izine gitti. Uyurken çizmiştim herhalde. Boş yolda 15 dakikaya vardığımda İclal hocanın neden burayı tercih ettiğini şimdi daha iyi kavramıştım, okula yakındı bir kere.
Arabadan inerken gitmeye hazırlanan İclal hocayla karşılaştım. Ellerinde bir sürü kitap ve kağıtlar vardı, aynı zamanda arabasının anahtarını bulmaya da çalışıyordu. Gülümsedim ve yanına ilerledim. "Yardım lazım mı hocam?" İrkilip bana döndüğünde başımı omzuma yasladım.
"Yok... Derse neden gelmedin?" Uzanıp, elindekileri aldığımda itiraz etmeden verdi. Anahtarını aldığında bana baktı. "7.45'de uyanmıştım. Duş al, atıştır derken hayatta yetişemezdim." Bir süre yüzüme bakındı. "Tabii, dün gece bardakları karıştırınca ağır gelmiş olmalı." Yüzümü buruşturdum. "Onu nasıl içtiğinizi anlamıyorum, tam bir vahşet."
"Buz ile hafifletiyorum, eridikçe yani..." Arabayı açıp, bana döndü. "Kitaplar." Ona verdim ve geri çekildim. "Dersin mi var?" Kafamı iki yana salladım. Arabaya binmek üzereyken durdu, kaşlarını çaffı. "Neden burdasın o zaman?"
"Antrenmanım var, yarın çeyrek finale çıkacağız. Muhtemelen kadroyu bir kez daha değiştirecek." Çatılı kaşları hızla düzeldi ve anladına dair bir ses çıkardı. "Seni çıkarır mı?" Gülümsedim. "Maçı vermek istiyorsa elbette. Kim en skorer oyuncusunu çıkarır ki?" Dudakları hafifçe iki yana kıvrıldı. "O kadar iyi misin?"
"Seneye milli takıma girmek istiyorum, kulüp maçları başladığına göre bir sonraki senenin oyuncuları millinin başantrenörü tarafından belirlenir. Şu an her bir kulüp yeni oyuncular arıyor." Başıyla onayladı. "Yani iyisin?" Sesli güldüm.
"Beni izlemek ister misiniz?"
Şaşkınca baktı bana. Yanlış bir şey söylememiştim ki, maçlara diğer alanların hocaları gelip izliyordu. Neden İclal hoca da izlemesin ki?
"Belki bir gün neden olmasın?" Yüzümdeki tebessümün yerini koca bir gülümseme aldı. "Beni gerçekten izler misiniz?" Gülecek gibi olsa da kendini tuttu. "Elbette, anlamasam dahi izlerim." Kalbim şiddetle çarpmaya başladığında titrek bir nefes çektim içime. "Tamam, daha iyi olacağım. Beni izleyeceğiniz maçta en iyi halimde olacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amour GxG
ChickLitİclal edebiyat profesörüydü, Ezra ise dersini almak zorunda olan bir spor öğrencisi.