Hıçkırarak ağlayan kadından bakışlarımı ayırıp, koltukta puro içen adama çevirdim. Bir üzüntüden çok keyiflice içiyordu elindekini, Ceren bu evde nasıl akıl sağlığını koruyordu kesinlikle anlamamıştım. Demek ki bu yüzden bende kalmak istiyordu diye düşündüm.
Aramızın iyi olduğu vakitlerde kendi evine o kadar az uğrardı ki, ailem onu bir misafir olarak görmeyi bırakmıştı.
"Ne yapar, ne eder dışarıda tek başına? Yapmaz benim Cerenim böyle şeyler." Kadın içli içli ağlarken dek dayanağı kardeşiydi, tesettürlü bir kadın hem dua okuyor hemde kardeşinin sırtını okşuyordu.
"Kaçmıştır elin oğluna." Babası gözlerini üzerimde gezdirdiğimde aynısını ona yaptım. Baştan aşağıya süzdüğümde sirkelenme ihtiyacıyla dolup taştım. Kesinlikle hoşlanmamıştım bu adamdan.
"Polise gittiniz mi?" Derin bir nefes çekip, ağlayan kadına çevirdim gözlerimi. "Yirmi dört saat dolmadı daha." Peçeteyle akan rimelini sildiğinde kaşlarım an be an çatıldı. Hangi anne kızı dün geceden beri telefonlarını açmayınca polise gitmezdi ki?
"Cerenle en son konuştuğumda iyi halde değildi, polise gitmek en iyi seçenek." Kadın tedirginlikle eşine baktığında farkındalıkla güldüm. "Bana müsade, umarım en yakın zamanda Cerene kavuşursunuz." Bileğimdeki saate baktım ve ayaklandım.
"Yemek yeseydin? Çok aldık vaktini, acıkmışsındır." Gülümsedim ve gerek olmadığını belirttim. Evden ayrılırken telefonumu çıkarıp, babamı aradım.
Orospu çocukları kesinlikle bir bok yemişlerdi.
Cerenin dediği gibiydi, ne annem beni sever ne babam derdi. İkisi de çocuğunu sevmiyordu, önemsedikleri tek kişi Amerikada eğitim gören oğullarıydı. Evde birçok resim vardı, hepsi üçlünün fotoğraflarıydı. Oğlunun ortaokul mezuniyet fotoğrafı, lise mezuniyet fotoğrafı ve spor alanında başarılarıydı.
Cereni sikleyen yoktu yani. Onun böyle olmasındaki en büyük sebep ailesiydi, kıskanç bir çocuktu. Önemsenmediği için daima başarıya koşmaya çalışıyordu, hırs gözünü kör ediyordu.
Biz birlikte takıldığımız sıralar benimleyken daha sakindi, gülmesi sahte hissettirmiyordu. Gözlerinde kin dolu bir bakış olmazdı, ben ne zamanki meşgul olsam tavırları 180 derece değişirdi.
Her şeyin sorumlusu ailesiydi demek.
"Efendim Ezra?"
Babamın tek düze sesini duymamla sıkıntı dolu bir nefes çektim içime ve arabama bindim. Gözlerim camdan bana bakan adama kaydığında arabayı çalıştırıp, evin bahçesinden ayrıldım. "Senden bir iyilik isteyecektim."
"Sesin neden böyle? Canını mı sıktılar?" Sesi aniden ciddileştiğinde içim istemsizce burkuldu. Cerende böyle bir baba istemişti, sarhoşken itiraf ettiği bazı şeylerdendi.
"Baba Ceren yok."
"Nasıl yok? Seni neden ilgilendiriyor, konuşmayı kestim demiştin." Omuz silktim, eski günlerin hatrınaydı bugünkü endişem.
"Baba Ceren beni aradığında takip edildiğini ve onu almamı söylemişti, ağlıyordu. Annesiyle konuştum, beni aradı yani. Evlerine gittiğimde ortalık çok tuhaftı, Cerenle arkadaş olduğum süre boyunca bir kez olsun evlerine gidememiştim. Ama bugün... Burası normal değil, Cerene ne saygıları ne de sevgileri var."
Babam bir iç çekti. "Bulmamı mı istiyorsun? Sana onca şey yapan kız için mi endişeleniyorsun?" Anılar beynime doluştuğunda gerginlikle dudağımdaki deriyi kemirmeye başladım. "Onu benim için bul, gerisiyle ben ilgileneceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amour GxG
ChickLitİclal edebiyat profesörüydü, Ezra ise dersini almak zorunda olan bir spor öğrencisi.