Bölüm 8

28 3 0
                                    

Esmer bombanın "günaydın gün ışığım" demesinin üzerinden tam bir ay geçti.

Bu süre zarfında yanaklarım yanıyor, iç sesim hiç susmuyor ve sürekli lunaparka gitmek istiyorum. Sanki orada bana ait bir şey varmışçasına gitmek istiyorum.

Sevinince; dünyalar benim olmuş gibi seviniyor , üzülünce; tüm dünyanın yükü omuzlarımda gibi üzülüyor, öfkelenince; bana ait bir şeyi almışlar gibi çok öfkeleniyorum. Kısacası duygularımı çok uç noktalarda yaşıyorum.

Zihnimde hunharca karmaşa varken okula gitmek üzere yola koyuldum.

Her zamanın aksine bugün beni okula çeken bir şey var. Okula gidersem omuzlarımdaki yük azalacakmış gibi.

Son bir haftadır olduğu gibi bugünde okula yürüyerek gidiyorum.

Yürüdükçe uykum açıldı, dinginleştim, zihnimdeki karmaşadan uzaklaştım. Geçtiğim yollardaki çiçekler beni selamlıyor, kuşlar adeta şarkı söylüyordu. Yürüdükçe adımlarım hızlanıyor okulla aramdaki mesafe gitgide azalıyordu. Adımlarım hızlandıkça ilk önce tempolu bir yürüyüş daha sonra adete tempolu bir koşuya dönüştü. Ayaklarım benim kontrolümden çıkıyor, başka bir ruh tarafından yönlendiriliyor gibiydi.

Okulun önüne geldiğimde tam bir vahşetle karşılaştım. Okul alev alev yanıyordu.

Etrafıma göz gezdirdiğimde; sağa-sola koşuşan insanlar, ağlayan veliler, boş gözlerle bakan öğrenciler gördüm. Büyük bir panik havası etrafı sarmıştı. Gözüm Eymen'i aradı. "Nerede bu çocuk?" diye içimden geçirirken görüş alanıma girdi. Koşarak yanıma geldi. Panikten elleri titriyor, göz bebekleri büyüyor ve hiç durmaksızın ağlıyordu.

"İçeridesin diye çok korktum çok korktum Lara" dedi ve tek vücut olmamızı ister gibi sıkı sıkı sarıldı. Ellerimi boynuna doladım, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

Birbirimizden ayrılıp el ele tutuştuğumuzda ağaçları köklerinden sökecekmişçesine bir rüzgar başladı. Bir yere savrulduk. Ait olduğumuz yere.

Rüzgar durduğunda kendimizi lunaparkta bulduk. Karşımızda daha önce hiç görmediğim, hiçbir insanın göremeyeceği dev bir ekran vardı. Ya da biz öyle zannediyorduk.

İkimizde gözlerimizi kapattık. Zihnimde belkide zihnimizde aniden bir şeyler canlandı.

Lunaparktan farkı olmayan, gökyüzünün maviliğini hiç kaybetmediği, etrafın cıvıl cıvıl olduğu, dünyada karşılaşamayacağımız varlıkların ve güzelliklerin olduğu, renk cümbüşlüğünün yaşandığı hayallerin ötesinde bir diyar gördüm.
İçimdeki ses MENTALİKA dedi. Ait olduğum yer.

Diyarda bir yangın başladı, çok büyük bir yangın. Her yer aniden simsiyah oldu. Duygular bile. Etraftaki canlılar ne panikti ne de hüzünlü. Sadece öfkeliydi. Öyle büyük bir öfkeydiki diyar ikiye ayrıldı. Riyakarlar ve dürüstler. İtaat edenler ve isyan edenler. Sevenler ve nefret edenler. Etraftaki herkes bana nefret dolu gözlerle bakıyordu. Bir kişi hariç. Eymen. Bu yangın benim zihnimdeydi. Bu yangının sebebi bendim. Ben ve yoğun duygularımdı. Boynumda gökyüzünün maviliğiyle yarışır bir kolye vardı. Bana doğru bir karartı yaklaştı, yaklaştı. Boynumu koparmak istercesine kolyeyi çekti aldı ve yok oldu. Işınlandı, buharlaştı artık ne denirse.

Gözlerimi açtığımda zihnimizdeki yangını söndürmek istercesine ağladığımı, ağladığımızı fark ettim.

Birbirimize sarıldık. Öyle bir sarıldıkki kemiklerimizi kırarcasına.

HAYALLERİN GERÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin