17.Bölüm: YOL

36 48 14
                                        

17. BÖLÜM: YOL

Ağır diye ellerime almadığım yükleri omzuma kim koydu?

Neden ufacık dumanda öksürükten boğulurken kendimi orman yangının ortasına attım?

Düşüncelerin esiri olmuş bir zihin, ruhun en sevdiği oyuncaktır.

Sisli bir gecenin ardında bıraktığı ve kafamda durmadan dönen bu söz, zihnimin bir köşesinde öylece duran kasvetli bir mezarlığın içleri boş her bir mezarının taşına kazınmıştı. Avuç içlerimde, kollarımda hatta satır çizgilerini andıran her bir damarımın üzerlerinde siyah bir mürekkeple yazılmıştı.

Kendi zihnimin kurbanıydım.

Kendimi yine zihnimin içindeki o karanlık ormanda bulduğumda zihnimdeki sisin ormana çöktüğünü, görüşümün gittikçe daha da azaldığını fark ettim. Yine geçmişin o paslı koridorunda dolanan diğer benliğim gözlerini bana diktiğinde yürümeye başladım.

Oysa geleceğin kaotik çağrısı geçmişin adımlarına gizliydi.

Ben yürüdükçe daha da karanlığa gömülen ormanda adımlarımın beni getirdiği yer yine aynıydı, yine yıkık dökük bir harabeyi andıran o evin önüne gelmiştim. Üzerine yıkılan ağacın varlığını hissedebiliyordum. Geçmiş, bıraktığım gibi duruyordu.

Bense hiçbir zaman bulamamışken kendimi, her şeyi kaybetmeyi başarmıştım.

Çok geçmeden açılan balkon kapısının sesini duysam da arkamı dönüp gelene bakmak için duruşumu bozmadım. Kimin geldiğini biliyordum çünkü. Sigaramdan derin bir nefes daha çekip kolumu tekrardan dizimin üzerine koydum ve hafifçe yan yatırdığım sigarama baktım.

Sevmek de en az kaybetmek kadar ağır duyguydu.

"Demek balkonda içilen neden böyle oldu sigarası." Dedi Aras. Sigarayı tekrardan dudaklarımın arasına getirdiğimde çakan şimşeğe gözlerimi çevirdim. Hiçbir şeye hâlim yoktu, bütün enerjim bir kara deliğe düşmüşçesine yok olmuş, yerini koca bir kasvete bırakmıştı. Durmadan yağan yağmurlu havanın ardında bıraktığı serinlik ve kasvetten ötesi değildim. "Alırım bir dal." Yanımda, yarısı bitmiş sigara paketini ona uzattığımda o da bir tane alıp sigarasını yaktı. Ardından elindeki kitabı açıp birkaç cümle okumaya başladı.

"'Canımın verildiği meşum gün! Lanet olası yaratıcım! Kendinin bile tiksintiyle sırtını döneceğin böylesine korkunç bir canavarı ne diye yarattın? Tanrı merhametiyle, insanı kendi suretinde, hoş ve güzel yaratmış. Oysa benim görünüşüm senin en berbat halin, hatta ondan da beter. Şeytan'ın bile onu beğenip teşvik edecek yoldaşları akranları vardı. Bense yapayalnız ve hor görülen biriyim.' Diyor Frankenstein." Dedi Aras benim gibi balkonun soğuk zeminine otururken. Elinde yine elinden hiç düşürmediği Frankenstein vardı. Gözlerimi ona çevirdiğimde kitabı okumaya devam ettiğini gördüm. Birkaç dakikanın ardından tekrar bakışlarını bana çevirdi. "Sence Frankenstein kötü biri mi?" Diye sorduğunda kaşlarımı çattım.

"İnsanlar tarafından dışlanıp bir köşeye itilerek içindeki tüm saflığı ve iyi duyguları yitirmiş olması onu kötü biri yapmaz bence." Diye mırıldandım. "Yaratıcısı tarafından bile ona sırt dönülmüşken insanlara bu denli nefret besliyor olması da onu kötü biri yapmaz." Dedim kendimden emin bir ifadeyle.

"Sence ben kötü biri miyim peki Alev?" Diye sorduğunda afallamıştım. Ona ifadesiz gözlerle baktığımda benimkinin aksine keskin bakışlarını yüzümden ayırmadı. "Beni yaratan babam bile benden nefret ederken, kendimi maskelediğim için kötü biri miyim?"

LEYALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin