13.BÖLÜM: ACI
11 ŞUBAT 2018 Aslı'dan;
İnsanların kendi kaderlerini ince bir ipin üzerine mürekkebe batırılmış iğne uçları ile yazdığını düşünürdüm. O ip uzar, bazen kopacak kadar incelir ama bir başka kadere bağlandığı için asla yok olmazdı. Bu yüzden öldükten sonra bile kaderin diğer yarısına sahip birinin hayatında o kaderin devam ettiğini düşünürdüm. Kaderin fırtınalara direnen o kasvetli ipi düğüm olduğunda ise yıkım başlardı. İp savrulur, bazen iki ucu tutan incecik bir bağa dönüşürdü.
Kopmak, yok olmak üzere olan bir ip kadar incelen kaderi değiştirmenin imkânı var mıydı?
İğne uçlanın bile değemeyeceği kadar incelen o ipin iki ucunu tutup kendi kader ipiyle bağlayıp bana yeni bir yol çizen biriyle tanıştım.
O gün, üzerinde yürüdüğüm kader tamamen değişti. Artık elimdeki iğne uçlarıyla yazacağım ortak bir kader vardı. Biliyordum, yaptığım her seçimde iğne uçları kader ipini zedeliyordu fakat bir arada tutan yine a iğnelerdi. Kaderi yok eden de var eden de yine o kaderin sahibiydi. Ve yine biliyordum ki birimiz diğerinden önce öldüğünde kaderimiz sağ kalanla yaşamaya devam edecekti.
Atlas benim kaderimin birleştiği ipten çok kaybettiğim ruhumu bulduğum okyanusumdu.
Henüz altı yaşında bir çocukken "sen burada bekle ben sana şu köşeden pamuk şeker alacağım" diyerek beni bir yetimhanenin bahçesine bırakıp giden bir annenin tek çocuğuydum. Yazgım henüz doğmadan kalbime adeta közle kazınmıştı. Saatlerce beklemiştim fakat ne pamuk şeker getirecek olan annem gelmişti ne de beni anneme getiren biri olmuştu. Saatlerce annemin beni bıraktığı o noktada hiçbir şekilde kıpırdamadan bekledim, diğer çocukların alaylarını umursamadan sadece bekledim. O gün kaderimin ipini koparmak adına ona kızgın bir demir bastıran kişi annemdi.
Hayatım boyunca affedemediğim, benim değil o gün o küçük Aslı'nın, o çaresiz çocuğun umudunu öldüren annem.
Annemin beni bırakıp gittiği o kış günü geçmiş, ilkbahar beraberinde getirdiği kuş cıvıltılarıyla gelmişti. Yılın tam bu günlerinde, yurdun bahçesindeki söğüt ağacının altına gider, yuvalarından çıkan karıncaları kahvaltıda bana ayrılan ekmekten bir parça verirdim. Günümün büyük bir kısmı, kimsenin uğramadığı o söğüt ağacının altında bulutları izleyip karıncaları beslerken geçerdi. Bir gün annemin beni gelip buradan alacağı umudu vardı içimde. Lâkin hayat benim bu basit umudumun karşısında bana bir aile yaratıvermişti.
Bir gün yine o ağacın altında her zamanki gibi karıncalara bir parça ekmek verdim ve bahçeye gelen bir kuş verdiğim ekmeği yemeye başladı. Oturup heyecanla onu izliyordum ki kuş bir anda gagasında tuttuğu ekmekle uçup söğüt ağacının dalına kondu.
"Merhaba." Dedi ince bir kız sesi. Başımı sesin geldiği yöne çevirdiğimde aynı yatakhanede kaldığım kıvırcık sarı saçları olan o kızı gördüm. "Ben Nihan." Dedi neşeyle ve elini uzattı. Uzattığı elini sıktığımda neşeyle kıkırdadı. "Senin adın ne?" Ben de onun gibi neşeyle gülümseyip adımı söyledim. "Atakan gel, yeni bir arkadaş edindim saklanma." Çok geçmeden çöp kutusunun arkasından tıpkı Nihan gibi kıvırcık saçları olan bir erkek çocuğu çıkıp geldiğinde onu da defalarca yurtta gördüğümü hatırladım. Genelde ikisi oynuyorlardı. O günden sonra Atakan'ın benim için her hafta okulundan ödünç aldığı resimli kitapları söğüt ağacının altına oturur incelerdim. Günlerce annemin arkasından ağladığım günlerde Atakan yasak olmasına rağmen bana jelibon getirmiş, Nihan çikolatalı sütlerini benimle paylaşmıştı. Onlarla bu şekilde tanışmıştım, acımı avutmaya yetmişti. Söğüt ağacının altında otururken Nihan ve Atakan da yataklarından kalkıp koşarak benim yanıma gelirlerdi. Nihan ile aynı yaştaydım, aynı sınıftaydık ama Atakan bizden iki yaş büyüktü. Onun sayesinde sınıfta okumayı söken çocuklar ilk biz olmuştuk. Bize her gün resimli kitaplar getirir heyecanla okurdu. Birbirlerine kitap okuyan üç arkadaş. Her birinin acısı omuzlarından aşağı sarkmış onu henüz yere yatırmıyor belki ama geleceğin yerden yere vuracağı da aşikâr. Aile kavramını bile bilmeden büyürken bir sonbahar sabahı kaderimin tamamen değiştirip bir aile kurmamı sağlayan biriyle tanıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYAL
ChickLitYaşamın içinde ölümü barındırdığı ve ölümün de var olmak için yaşama muhtaç olduğu o leyalde, acı intikamı yarattı. Ve o gün cehennemin lavları cennetin okyanuslarına karıştı. "Kafamdaki sesler, " diye mırıldandı ."sadece senin yanındayken susuyor...