28. BÖLÜM

1.2K 45 2
                                    

Keyifli okumalar!

In Essence - Ka$tro

Yazardan.

İnsan bazen istemeden hata yapar. Sonuçlarını bilmediği işlere bulaşır, sonuçlarını bilmediği işlerden büyük bir ders alırdı.

Hayat insanlara birçok avantaj sağlar, bunların başında dostluk. İnsana çok küçükken aşılanan bir duyguydu. Kan bağı olmadan, ölümüne, dizdize her şeyi verdiğin, her şeyin olan insan için dost dersin, kardeş dersin.

Kardeş kelimesi özeldir, kardeş insanın içinden gelen bir kelimedir. Kan deş, kan bağıdır ama kardeş kan bağı olmayan bir yolcudur.

Özeldir, özlenir.

Antalya'da klasik bir gündü. Güneşin tepede olduğu, insanların terden yolun ortasında güneşe söndüğü bir gündü. Gölge olan bankların hepsi kapılmıştı, hatta sadece gölge değil bütün banklar kapılmıştı. Gölgede olmayan bankı da gölge bir yere taşımışlardı.

Ağacın altında, sıcak rüzgarın estiği -yinede insanın ferahladığı- bir bankta tek kişi oturuyordu. Alper. Hemen önünde test kitabı vardı. Saatlerdir bu bankta oturuyordu. Sadece o sayfaya bakıp duruyordu. Kafasının içinde kendi kendini yiyen tilkiler yüzünden adam akılı düşünüpte test çözemiyordu. Ya da sadece kafasının içinde ki seslere odaklanmış olabilir miydi?

Alper, küçüklüğünden bu zamana kadar düşünmeyi severdi. Sadece düşünmeyi değil düşündüklerini kaleme aktarmayıda. Eğer düşündüklerini kaleme aktaramıyorsa o düşündükleri onu yiyip bitiriyordu.

Düşünmek, insanı öldürmeye yiten bir faaliyet.

Alper boş olan önüne birisi oturmasaydı hâlâ düşünmeye devam edecekti. Alper, masaya oturan kişiye bakmak için kafasını kaldırdı. Normalde her zaman onunla flört etmek isteyen kızlardan birinin oturduğunu düşündü o yüzden hiç umursamadan, keyfi bozuk bir şekilde o kişiye baktı.

Selim'e.

Selim, üstünde palo yaka, gri bir tişört vardı. Altımda ise koyu gri, hatta siyah bile denilebilecek ince bir eşortman vardı. Selim, bu masaya oturmadan önce neler diyeceğini düşünmüştü. Hatta neler dememesi gerektiğini de. Her şeyi hesaba katarak oturmuştu.

Selim, elinde olan A4 kağıtlarını hemen önüne koydu. "Şenlik değil," dedi, Alper'in önünde duran test kitabını. Alper, test kitabını kapatarak Selim'e baktı. "Bir lafıma alınmadın değil mi?"

Alper arkasına yaslanarak, "Selim seni sence sikleyecek birisine mi benziyorum?" dedi. Normalde karşısındaki kim olursa olsun saygı çerçevesinde konuşurdu, tabii ki Selim Sancak hariç.

Selim, "Konu sence bu mu?" diye sordu kıpırdanarak.

"Konu ne? Yeni bir parti falan düzenliyorsunda benide mi çağırıyorsun, yoksa yeni bir kız senin için mi ağlıyor. Dur bu da değildir, benim yanıma gelmen için birçok sebep var değil mi? Hangi sebep, çünkü artık benim aklıma sebep falan gelemiyorda."

"Çok uzun konuştun be. Kısa ve öz konuşarak sana neden senin yanına geldiğimi anlatayım. Aylardan Bir Gün."

Alper donuk ela gözleriyle sadece Selim'e baktı. Ne diyecekti ki? Kızı aslında tanıyorsun ama aynı zamanda da tanımıyorsun. Mesela biraz düşün Selim kız kim olabilir? Senin çok yakınlarında. Seni senden daha iyi de tanıyor. Seni senden daha iyi tanıyacak kim olabilir? Sende bilmiyorsun, sen neyi biliyorsun ki Selim. Hayatın yalan. Mesela yaşadıkların yalan. Çevren yalan. Sende yalansın Selim. Diyebilirdi. Daha birçok şey diyebilirdi ama o zaman kafasında soru işaretleri olacaktı. Bu da demek oluyordu ki Selim cevaplar arayacaktı. İlk başta ailesinden sonra çevresinden. En son gelecekti Aylardan Bir Gün'e ya da hiç gelmeyecekti. Çünkü o, onun en son geleceği, düşüneceği kişi bile değildi.

AYLARDAN BİR GÜN | TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin