Dışarıdan gelen şimşek sesiyle irkilip gözlerini açtığında etraf zifiri karanlıktı. Odayı yalnızca şimşeklerin ışığı aydınlatıyordu. Çok kısa bir anlığına kafasındaki uğultuyu susturmaya ve uyku sersemliğini üzerinden atmaya çalıştı. Dışarıda delicesine yağmur yağıyordu, ev soğuktu ve uzun zaman sonra ilk kez oturduğu yerde uyuyakalmıştı. Uyuyakalmanın nasıl bir şey olduğunu hatırlayamayacak kadar uzun bir zaman geçirdiğinden kendini garip hissediyordu. Yüzünün önüne düşen saçları geriye ittirirken esnedi ve elinde tutarken uyuyakaldığı telefonunun ekranını açarak saati kontrol etti. 3.47
Üşüyordu ve anlamadığı bir nedenden içi ürperiyordu bu yüzden kendini biraz zorladıktan sonra oturduğu yerden kalktı ve ne zamandır açık olduğunu bilmediği pencereyi kapattıktan sonra üzerine hırka almak için odasına ilerlemeye başladı. Her adımında biraz daha homurdanıyordu. "Yeonjun," hala üstünden atamadığı uyku sersemliği ve boğuk sesiyle Yeonjun'a seslenirken "Ev soğuk, üzerini iyi ört hasta olmanla uğraşamam bir de." dedi ve Yeonjun'un odasının önüne geldikten sonra kapıyı tıklatarak içeri girdi. Yatak toplu, perdeler açık ve ışıklar kapalıydı. Eli kapının kolunda öylece duraklarken Yeonjun'un evde olmadığı gerçeğini hatırladı ve boş odaya bakarken sesli bir nefes verdi.
"Hasta olmazsın çünkü zaten burada değildin doğru." gözü camdan dışarıya takılırken kendi kendine aptallığına güldü ve ardından odadan gerisin geri çıkıp kapıyı kapadı. Başı dönüyordu ve bunun bir türlü geçmiyor oluşu sinirlerini fena halde bozuyordu. "Sakın bayılma Soobin." dedi kendini ayakta tutmak için büyük bir çaba gösterirken.
Attığı her adımda elleri duvarda destek alıyor ve gözlerini açık tutabilmek için hayatında hiç olmadığı kadar çaba gösteriyordu. En sonunda odasına vardığında kendini hiç düşünmeden yatağına bıraktı ve dönen başı yüzünden bulanmaya başlayan midesini söküp atmamak için yatakta bir oraya bir buraya döndü. Her hareketinde canı yanıyordu ancak sabit durmak da iyi hissetmesini sağlamıyordu. Bir anda gürleyen gök kafasındaki uğultuyu geride bırakırken, odayı mor ışıklar aydınlattı ve camına çarpan damlaların sesiyle kendini uyutmaya çalıştı.
Uyuyamıyordu.
Sinirle açtığı gözlerini tekrar yumdu. Ancak her deneyişinde gözünün önüne Yeonjun geliyordu. "Burada değilken bile huzurumu kaçırıyorsun." diyerek söylendi ve yattığı yerden kendini biraz daha yukarıya ittirip sırtını yatak başlığına yasladı. Uyanık kalamayacak kadar halsizdi ancak uyuyamayacağını da bir o kadar iyi biliyordu. Yanında getirdiği telefonu bir kez daha açtı ve uykusu gelene dek bir yerlerde gezinmeye karar verdi.
İlk önce gelen mesajları kontrol etti. Yarısından çoğu Karina'dandı ve her birinde ya nasıl olduğunu soruyor ya da onlarda kalmayı reddettiği için canına okuyordu. Güldü. Hemen ardından Winter ve Hueningkai'den gelen mesajları kontrol etti. Winter kendini iyi hissetmesi için internetten araştırdığı yöntemlerin ekran görüntüsünü atıp altına bunları yapmasını yazmış, Hueningkai ise cevap olarak Soobin'in yerinden kalkacak hali bile olmadığını, bunları nasıl yapabileceğini yazdıktan sonra Winter'dan üst üste azar işitmişti. "Aptallar." diyerek güldü ve mesajlardan çıkıp internette gezinmeye başladı.
Biri söylese fena halde reddedeceği ve asla kabul etmeyeceği bir şeyi yapmaya, Yeonjun hakkında herhangi bir haber aramaya başladı. Gezindiği her sitede hala Yeonjun'un hasta olduğu için düğününe katılamadığı bilgisi yer alıyordu. Yeni bir şey yoktu. Göz devirdi. Zaten bulanmakta olan midesi haberler yüzünden daha da bulanmaya başlayınca telefonu kapatıp gözlerini tavana dikti. O sırada aslında yalnız olmayı ne kadar özlediğini fark etti. Evdeki sessizliği, sürekli başını şişiren birinin olmayışını ve tüm evin sadece ona ait oluşunu özlemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
28 reasons • yeonbin
Fanfiction"beni biraz daha öper misin? kaybedecek hicbir seyimiz yok."