26

1.6K 234 64
                                    

Genellikle bir şeylerden kaçardı. Çoğunlukla kendi düşüncelerinden. Çünkü kendi düşüncelerinden sıyrılmanın hiçbir yolu yokmuş gibi hissederdi. Bu yüzden zihnini hep meşgul ve kendinden uzakta tutardı. En azından denerdi. Şu an için aynı şey söylenemezdi. Zihninin kapalı bir odasında tutmaya çalıştığı tüm düşünceler sanki bir bir dışarı taşmaya başlamış gibi hissediyordu. Yüzüne çarpan her rüzgarda o düşünceleri neden yok etmeye çalıştığını hatırladı bir bir.

Kaçmanın hiçbir faydası yoktu. Onlar vücudundan geriye ufak bir toz parçası kalıncaya dek orada olacaklardı. Bunu biliyordu.

Hiçbir şey yapmamış olmasına rağmen vücudu yorgun hissediyordu. Bu yüzden önünde durduğu camı kapadı ve yatağına yöneldi. Uyuyamayacağını da biliyordu. Battaniyesini çekip yatağın içine girdi ve gözlerini tavana dikti. Belki de buraya güzel süslerden yapıştırmalıydı. Çitlerden zıplayan koyunlar yapıştırmak da mantıklı olabilirdi. Belki böylece onları sayarken uyuyabilirdi.

Kendi düşüncelerine istemsizce güldüğünde yan tarafına döndü ve bacaklarını karnına doğru çekti. Stresli olduğu zamanlarda bunu yapmanın onu rahatlattığını fark etmişti bir süre önce. Yine işe yaramasını ummaktan başka şansı yoktu. Gözlerini kapadı ve saymaya başladı. Genelde üç yüze geldiğinde uyurdu. Olmadı. Üçle başlayan sayılar yerini beşle başlayanlara bırakırken yorgunluktan ölecekmiş gibi hissetti.

Halsizce kıpırdandı ve bu kez de sol tarafına döndü. Ardından kendini uyumaya zorlamak yerine serbest bıraktı. Gözleri kapalıyken dışarıyı dinlemeye başladı. Rüzgarın dışarıda yarattığı tıkırtıları dinlemek garip bir biçimde iyi hissettirmeye başlıyordu. Evde ses yoktu. Yeonjun uyumuş olmalıydı. Rüzgar yüzünden camına çarpan ağaçtan yine korkuyor muydu? Belki bu yine yaşanıyor ancak bu sefer gelip Soobin'e söyleyemiyordu.

Gidip kontrol etmek için yerinden kalktığı sırada vazgeçti ve gerisin geri uzandı. İşlerin daha da kötüye gitmesini ve kavganın devam etmesini istemiyordu. Yeonjun'a kızgın da değildi. Sesli bir nefes verdi ve ucu bucağı belli olmayan düşünceler okyanusundan ne zaman tamamen kurtulabileceğini düşündü. Düşünmek istemezken bile bir şeyler düşünüyor oluşu ironik geldi.

Uyumalıydı orası kesindi. Yatakta birkaç kez daha döndü ve bacaklarını yeniden karnına çekti. O sırada odasının kapısı hafifçe tıklatıldı. O kadar hafifçeydi ki bir anlığına bunun yaşanmadığını düşünmüştü. Kapı yavaşça açıldı ve Yeonjun içeriye girdi. Soobin belki bir şeyler söyler diye bekledi ancak Yeonjun sessizce orada dikilmeyi başladı.

"Ne oldu?" Soobin konuştuğu esnada Yeonjun hiçbir şey söylemeden küçük adımlarla yatağına yaklaştı ve yatağın boşta kalan kısmına yerleşti. Gözlerini mümkün olduğunca Soobin'den kaçırıyordu.

Soobin hafifçe güldü ve o da Yeonjun gibi düz yatıp tavanı izlemeye başladı. Söyleyecek bir şeyi yoktu. Belki Yeonjun'un vardı ancak o da sessizce uzanmak dışında bir şey yapmıyordu. Derin bir nefes aldı ve bir kolunu başının altına aldı. Dışarıda yağmur yapmaya başlamıştı ancak henüz şiddetli değildi.

"Özür dilerim." gözlerini yumduğu sırada Yeonjun konuşunca gözlerini yeniden açtı ve başını ona doğru çevirdi. O ise hala tavanı izliyordu. Sesindeki çekingenlik açıkça hissediliyordu. Sanki konuşursa bir şeyler kırılacakmış gibi endişeli ve sessizdi. "Düşünmeden konuşmamalıydım." diye devam etti.

En sonunda bakışları Soobin'i bulduğunda parlayan gözleri Soobin'i endişelendirdi. Yeonjun'un gözleri doluyordu ve parlayan şeyler birazdan akacak olan yaşlardı. "İnsanlar sinirlendiğinde uzun zamandır içinde tuttuğu şeyleri söylerler. Belki de hepsini söylemen iyi olmuştur." dedi gözlerini ondan çekerken. "Rahatlamış olmalısın."

28 reasons • yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin