Soobin onu öpüyordu. Bunun son derece farkındaydı. Soobin'i öpmüştü ve şimdi de Soobin onu öpüyordu. Beyninde kurduğu denklem çok basitti ancak kalbi hiçbir şey bu kadar basit algılayamıyordu. Her atışında biraz daha ağzından fırlamaya yaklaşıyormuş gibi hissederken, beyninin uğultusu yüzünden kafayı yememeye çalıştı.
Dudağının üzerindeki dudaklar aralanırken dilleri buluştu ve Yeonjun kendinden habersizce elini Soobin'in ensesine çıkardı. Yanakları yanıyordu. Aslında baştan sona yanıyordu ancak her tarafı uyuştuğu için hissedemiyordu. Sanki vücudundaki tüm kan yanaklarına toplanmış gibiydi.
Soobin'in hareketleri hızlanmaya başladığında ona ayak uydurdu ve dudağı ısırıldığında ağzından küçük bir inilti kaçırdı. Soobin dudağını ısırıp geri çekildiğinde Yeonjun'un mayıştığı için kapanmak üzere olan gözlerine baktı. Hareket edemiyor gibi hissediyordu ancak kendini zorladı ve öne atılıp bu sefer dudaklarını o birleştirdi. Soobin'in ensesindeki elleri aceleyle saçlarının arasında dolaşıyor ve çekiştiriyordu.
Soobin'in elleri ise tişörtünün içinden şortuna doğru ilerliyordu. Dokunuşu yüzünden içi titredi ve farkında olmadan yerinden yükselip kendini Soobin'e bastırdı. Her şeyin farkındaydı. Ne yaptığının, ne yapmak istediğinin ve ne yapacağının. Soobin'in de farkında olduğunu biliyordu.
Dudakları ayrıldığında bir kez daha göz göze geldiler ve Yeonjun bu sırada Soobin'in ensesindeki saçlarla oynamaya devam ediyordu. "Yeonjun," Soobin'in sesi aniden kesildi ve nefeslenmeye çalıştı. Göğsü hızla inip kalkıyordu ve kalp atışlarını kulaklarında duyuyordu.
"Durmamız lazım." dedi zar zor toparlayabildiği kelimelerle. Ardından kendine ters düştü ve uzanıp yeniden Yeonjun'u öpmeye başladı. Bu sefer daha hırçın davranıyordu. Dudakları çok geçmeden tekrar ayrılırken, Yeonjun'u kaldırdı ve tişörtünün eteklerine asıldığında Yeonjun ne yapmak istediğini anlayıp kollarını havaya kaldırdı.
Tişört yerle buluşurken, kendi tişörtünü de çıkarıp bir kenara attı ve Yeonjun'u yeniden öpmeye başladı. Durmaları gerektiğini söylese de kendine söz geçiremiyordu. Yeonjun'un elleri bu kez ensesini değil belini buldu ve Soobin'i iyice kendine çekti. Ardından dudakları ayrıldı.
"Durmak istemiyorum." dedi Yeonjun Soobin'in gözlerinin içine bakarken. Yanakları ve dudakları kızarmıştı. Düzgün nefes alamıyordu. Bu sırada Soobin'in öne düşen saçlarını geriye ittirdi ve yanağını okşadı. "Sen durmak istiyorsan söyle duracağım." dedi Soobin'e bakarak. Soobin sessizce yutkundu ve başını iki yana salladı. Yeonjun gülümsedi.
"Ben de öyle tahmin etmiştim." dedi ve bu kez uzanıp dudaklarını birleştiren o oldu. Soobin'i yakasından tutup daha da kendine çekerken bacaklarını beline doladı ve ellerini ensesine çıkardı. Parmakları tutamların arasından kayarken Soobin'in elleri şortunu buldu ve ipleri açtı. Geri çekilip şortunu çıkardığı gibi nereye olduğunu fark etmeden yere attı ve Yeonjun'u öpmeye kaldığı yerden devam etti.
Başı dönüyordu. Kulakları uğulduyordu ve Yeonjun'un parmaklarının değdiği her yer yakıyordu. Yaptıkları doğru muydu yanlış mı bilmiyordu ancak artık duramayacağını biliyordu.
**
Aralık olduğundan bile habersiz olduğu camdan içeriye yağmur kokusu doluşmaya başlarken, gözlerini açtı ve karanlığa alışmış gözleri ışıkla geri kapandı. Başı uğulduyordu. Vücudunun her bir santimi ağrıyordu ancak yine de iyi hissediyordu. Gözlerini yeniden açtı ve göğsündeki eli görünce gülümsedi. Üzerine atılmış bacak, etrafa saçılmış giysiler ve dağılmış yatakla tüm taşlar yerine oturdu ve gülümsemesi bir anda silinirken "Siktir." diye mırıldandı.
Yeonjun kıpırdandı ve iyice Soobin'e sokuldu. İkisi de çıplaktı ve Yeonjun'a baktığında tam anlamıyla dağılmış olduğunu görebiliyordu. Saçları hiç olmadığı kadar dağınıktı ve boynuyla göğsünde izler vardı. Ne yaptığını ilk kez bu kadar net fark ediyordu. Nefesi hızlanırken, Yeonjun bir kez daha kıpırdandı ve zar zor gözlerini açıp Soobin'e baktı.
"Günaydın." dedi boğuk sesiyle. Yeni uyanmış olsa da tatlı gözüküyordu. Soobin dün geceyi hatırladı ve gülümsedi. "Günaydın." dedi gülümserken. Bu sırada Yeonjun Soobin'in üzerindeki bacağını çekti ve sırtını yatak başlığına yaslayıp hala uzanmakta olan Soobin'e baktı.
"Pişman mısın?" dedi çekinerek. Soobin'in bakışları onu bulurken, o da doğruldu ve sırtını yasladı. Gözleri Yeonjun'un gözleriyle dudakları arasında gidip geliyordu. "Hayır." dedi kendinden emin tavrıyla. Bunun Yeonjun'un kalbini hızlandırdığından birhaberdi. "Sen pişman mısın?" Yeonjun kafasını iki yana salladı.
"Seni susturmanın yolunu buldum sanırım." Soobin'in çarpık gülümsemesiyle söylediği şeye gözlerini devirdi ancak kendisi de güldü. "Kes sesini." dedi gülerken. Garip hissediyordu ancak bu gariplik yaşadığı şeyin getirdiği olumsuz bir gariplik değildi.
"İyisin değil mi?" Soobin'in emin olmak isteyen bakışlarıyla sorduğu soru içini ısıtırken gülümseyerek kafasını salladı. "İyiyim."
"Canını yaktım mı?"Neden bahsettiğini anlamadığı için boş boş baktığında Soobin kendi eliyle Yeonjun'un göğsünü ve boynunu işaret etti. "Sanırım seni gerçekten yemişim." sesindeki haylaz ancak bir o kadar mahçup tını Yeonjun'u güldürdü. "Canımı yakmadın." dedi gülümserken. Soobin'in bunları dert edinmesi gözüne tatlı gelmişti.
"Sanırım acıktım." dedi gülerek. Soobin de güldü. "Hiç bana bakma bugün kahvaltı hazırlama sırası sende." dedi Yeonjun'a bakarak. "Evi havaya uçuracağım." Yeonjun'un söylediğine göz devirirken yataktan kalktı ve yerdeki kıyafetleri toplamaya başladı. Bu sırada Yeonjun onu izliyordu.
Soobin heykel gibiydi. Sanki usta bir heykeltıraşın elinden çıkmış nadide bir eser gibiydi ve kendinden son derece habersizdi. "Gözlerinle beni yiyip bitireceğine gerçekten bir kahvaltı hazırlamaya ne dersin?"
Yakalandığı için utanıp bakışlarını kaçırdı ve yataktan kalkıp dolaptan çıkardığı rastgele kıyafetleri giydi. "Seni izlemiyordum." dedi hızla. Soobin'in güldüğünü duyabiliyordu. "Mutfağı havaya uçuracağım."
Soobin'in konuşmasına fırsat vermeden odadan çıktı ve banyoya girdi. Aynada kendini görür görmez Soobin'in neden canını yakıp yakmadığını sorduğunu anladı.
"Hasiktir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
28 reasons • yeonbin
Fanfiction"beni biraz daha öper misin? kaybedecek hicbir seyimiz yok."