24

1.5K 214 58
                                    

"Soobin." omzunu dürten eller nazikçe saçlarına çıktığında mırıldandı ve uzandığı yerde biraz daha yayıldı. "Sabah beni uyandır dedin ama hala uyuyorsun." Yeonjun yatağın ucuna oturdu ve Soobin'in saçlarını karıştırmaya başladı. Uyandırması gerektiğini biliyordu ancak bir yanı da uyurken şirin gözüktüğü için kıyamıyordu.

"Beş dakika sonra uyandır." dedi Soobin boğuk sesiyle. Gözünü bile açamamıştı. Biraz kıpırdandı ancak kalkmadı. "Olmaz ucunda ölüm olsa bile uyandır beni dedin." Yeonjun inatla kolundan çekiştirdiğinde Soobin homurdandı ve Yeonjun'u belinden yakalayıp yatağa doğru çekti. Yeonjun dengesini kaybederken yatağa düştü ve Soobin biraz daha geriye kayıp yatakta Yeonjun için yer açtı. Bir kolu ise hala Yeonjun'un belindeydi.

"Ne yapıyorsun?" diye sordu şaşkınlıkla. "Uyuyorum." yanıtını alınca göz devirdi. "Kalk." Soobin'i dürttü ancak Soobin yalandan horluyor gibi yaptı. Bu Yeonjun'u güldürdü. "Pşt." kafasını Soobin'e doğru yaklaştırıp kulağına fısıldadığında "Beş dakika susmayı dene ve beni uyandır olur mu?" şeklinde karşılık aldı ve pes edip "Tamam uyu hadi." diyerek sessice tavanı izlemeye başladı.

Soobin istediği olduğu için keyifle sırıttı ve başını Yeonjun'un boynuna gömerek uyumaya başladı. Nefesi Yeonjun'un boynundayken, Yeonjun şaşkınlıkla tavana bakıyordu. Ne yaptığını sormayacaktı ve bir şey söylemek de istemiyordu. Şaşkınlığını kendi içinde yaşamaya çalışıyordu. Ayrıca kalbi rahatsız edici derecede hızlı atmaya başlamıştı. Soobin'i uyandırmamaya çalışırken bir eliyle kendi göğsüne baskı yaptı ve sanki mümkünmüş gibi kalp atışını düzeltmeye çalıştı.

Aksine düzeltmek yerine sanki daha da kötüye gidiyor gibiydi. Beş dakika olarak konuşmuş olsalar da kalbinin durumuna daldığı için beş dakika on beş dakikaya, ardından yirmi dakikaya dönüştü. En sonunda boynuna çarpan sıcak nefesler yüzünden mayıştı ve uyuyakaldı.

Gözünü açtığında boynundaki sıcak nefes yoktu. Bir kolu Soobin'in elini işgal etmiş, bir bacağı ise Soobin'in bacağının üzerine yerleşmişti. Soobin'in uyuduğunu düşündüğü için rahatlıkla kafasını yan tarafına çevirdi ancak gülümseyerek onu izleyen bedeni görünce gözleri büyüdü.

Soobin elini yanağına yaslamış bir şekilde yan dönmüş uzanıyor ve gülümseyerek onu izliyordu. "Saat kaç?" ilk sorusu bu olduğunda Soobin arkasında kalan komodinine uzandı ve telefona baktıktan sonra yeniden Yeonjun'a döndü. "On." diyerek yanıtladı ve Yeonjun'un şaşkın ifadesinin daha da genişlemesini gülerek izledi. "İnanamıyorum uyuduğuma."

Gözlerini ovuşturdu ve apar topar yataktan kalktı. "Neden uyandırmadın?" şaşkınlığı kaybolurken Soobin'i azarlar gibi sorguladı. "Çok güzel uyuyordun kıyamadım." dedi Soobin gülerek. Yeonjun göz devirdi ve kusuyormuş gibi yaptı. Ancak içten içe kalbi hızlanmıştı ve bundan rahatsızlık duydu.

"Ben kahvaltı hazırlamaya gidiyorum sen de götünü kaldır ve içeri gel." Soobin kafasını salladı ve yataktan fırladı. "Tamamdır prens hazretleri." Soobin'e hareket çektikten sonra onun kahkahaları eşliğinde odadan çıktı. Soobin ise üzerini değiştirmek için dolabına yöneldi.

**
erkek sus sadece dinle

hueningkai: aksam geliyosunuz degil mi

soobin: nereye gidiyomusuz

winter: daha dün konustuk ya

soobin: ben yaslandım artık bes dakika öncesini bile hatırlayamıyorum balım

karina: aksam bara gidicez
serefsizligini evde bırakıp da gel ama

28 reasons • yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin