25

1.7K 232 170
                                    

Yüksek ses yüzünden yüzünü buruştururken önündeki içkilerden birini aldı ve kimin olduğunu umursamadan kafasına dikti. Geleli henüz yarım saat oluyordu ve Soobin daha şimdiden bulduğu dördüncü kişiyle sohbet ediyordu. O ise bir köşede oturmuş Soobin'i izliyor ve diğerlerine izlediğini fark ettirmemeye çalışıyordu.

İçinde anlamlandıramadığı bir his vardı. Ne olduğunu bilmiyordu ancak gıcık bir his olduğunu düşünüyordu. Gözleri Soobin'in karşısındaki çocuğa kaydı. Ondan uzakta olsalar da epey yakışıklıydı ve mesafeler bunu gizleyemiyordu. Her ne söylüyorsa her ağzını açışında Soobin kahkahalara boğuluyordu. Gözlerini devirdi ve bir başka içkiyi alıp içti.

"Çok komik sanki." diye söylendi kendi kendine. Ardından daha önce hiç Soobin'i böyle güldürebilmiş miydi diye düşündü. İçi içini kemiriyordu ve bunca rahatsız hissin içinde tek yapabildiği içmek ve yanaklarının içini kemirmekti. Karina ve Winter yoktu. Bir şeyler söylemiş ve ortadan kaybolmuşlardı ancak Yeonjun ne söylediklerini hatırlamıyordu. Belki de Soobin'e bakmak yerine onları dinlemeliydi. Onlardan hemen önce ise Hueningkai yok olmuştu şanslıydı ki onun nereye gittiğini duyacak kadar vakti olmuştu.

Midesi bulanır gibi olduğunda elindeki çoktan boşalmış olan bardağı önündeki masaya bıraktı ve arkasına yaslandı. Soobin ve henüz adını bilmediği ve bilmek de istemediği yabancı çocuk hala konuşuyordu. Soobin ise onu dinliyordu ancak arada bir Yeonjun onu izlemezken bakışları Yeonjun'u buluyor ve sanki bir şeyleri kontrol ediyormuş gibi dikkatle inceliyordu.

Yeniden Yeonjun'u kontrol etmek istediği sırada onun da kendisini izlediğini fark etmeyerek bakışlarını gizlice ilerisinde oturan Yeonjun'a çevirdi ve tam o sırada göz göze geldiklerinde bozuntuya vermemeye çalışarak yalancı bir gülümseme sundu. Çocuğun hala konuştuğunu duyabiliyordu ancak kafasını bir türlü o tarafa çeviremiyordu.

Bir şeyler garipti. Ortamda olan bir şey değildi. Yeonjun'da olan bir şey de değildi. Kendi içinde oluşan bir gariplik vardı. Gözleri kalabalığı taradı ve yeniden Yeonjun'a baktı. Sanki herkesin arasında parlıyormuş gibi görünüyordu. Kim olursa olsun anında onu bulabilirmiş gibi dikkat çekiyordu. Aslında küçücük bir koltukta eciş bücüş oturuyordu ancak Soobin'in gözleri ilk onu seçiyordu.

Tuttuğundan habersiz olduğu nefesini bıraktığında bir şekilde çocuğa döndü. "Sence de öyle değil mi?" dedi çocuk kelimeler ağzından dağılarak dökülürken. Tamamen sarhoş sayılmazdı ancak yavaşça oraya doğru ilerlediği anlaşılıyordu. Soobin dinlememiş olsa da numaradan gülümsedi ve kafasını salladı. "Aynen." dedi hemen ardından. Sonra istemsizce bakışları yeniden Yeonjun'a döndü.

Sanki ondan bir şey yapmasını beklermiş gibi hissediyordu içten içe ancak bunu neden beklediğini bilmiyordu. Tam o sırada Yeonjun sanki aklını okumuş gibi eliyle yanına gelmesi için işaret yaptığında Soobin karşısındaki çocuğa rastgele bir şeyler söyledi ve yerinden kalkıp Yeonjun'un yanına ilerlemeye başladı. Dans eden grubu geçmeye çalışırken birine takılıp özür diledi ve yere düşmüş, orada yatmakta olan çocuğa basmamaya özen gösterek aradan sıyrıldı.

"Beni mi çağırdınız prens hazretleri?" dedi alayla. Bu sırada çoktan Yeonjun'un yanında yerini almıştı. "Sıkıldım burada otur." dedi Yeonjun vücudunu yanında oturan Soobin'e doğru çevirirken. Soobin güldü. "Bizimkiler nerede?" dedi ve görebilmeyi umarak etrafına baktı. "Hueningkai bir arkadaşını çağırmış onu almaya gitti." Yeonjun'un cevabını duyduğunda etrafı izlemeyi bırakıp ona baktı. "Karina ve Winter nerede peki?"

Farkında olmadan kaşlarını çatmıştı. Buraya gelene dek Yeonjun'un yalnız başına oturduğunu net olarak fark etmemişti. "Onları duyamadım." dedi Soobin'e bakarak. "Kusura bakma." dedi hemen ardından. Soobin'in anlamaz bakışları onu bulduğunda kendini açıklama ihtiyacı hissetti. "Seni de eğlencenden alıkoyuyorum." konuşurken bir yandan Soobin'in az önceki konuştuğu çocuğa baktığında Soobin de oraya döndü ve gülerek Yeonjun'a baktı.

28 reasons • yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin