"Yardım lazım mı?" kapının ucundan kafasını içeriye uzatıp sandalyenin tepesinde yorgunluktan ölecek gibi gözüken Yeonjun'a baktı. "Bir nefeslik canın var o yüzden lütfen saçma sorular sorma." sandalyenin ucunda parmak ucuna yükseldi ve elindeki posterin bir ucunu duvara yapıştırdı. Meşgul olsa da Soobin'e laf yetiştirecek zamanı vardı. Her zaman vardı. Soobin gözlerini devirdi ve odaya tamamen girip kapıya yaslandı. Kollarını da göğsünde birleştirmeyi ihmal etmedi.
Öğlene doğru Yeonjun odasını tamamen kendi odası yapmak için süslemeler ve eşyalar almaya çıkmış, Soobin de peşine takılmıştı. Şimdi ise kaçıncı olduğunu sayamadığı posterini duvarına asıyordu. "Yuzuru Hanyu seviyor olduğun aklıma gelmezdi." dedi Yeonjun'un elindeki postere bakarken. Yeonjun posterin diğer ucunu da bantladıktan sonra gülümsedi ve Soobin'e döndü.
"Evimin duvarlarını mahvediyorsun demek yerine durup benimle Yuzuru konuşuyorsun?" dedi şaşkınlıkla. Soobin gözlerii devirdi ancak bunu yaparken gülümsüyordu. "Burası senin de evin." dedi iç ısıtan gülümsemesiyle. Neden bilmiyordu ancak bu Yeonjun'u mutlu ediyordu.
"Sırada Marvel posterleri var." heyecanla masanın üzerinde asılmak için bekleyen bir yığın posterin -poster çöplüğü demek daha doğru olabilirdi- en tepesindekini seçti ve açtı. "Thor geldi."
"Bu kadar zevksiz oluşun yastığı kafama bastırıp aglamak istememe neden oluyor." Soobin acı çekermiş gibi konuştuğunda Yeonjun göz devirdi."Senin zevksizliğini konuşalım asıl."
"Bir insan nasıl kendi iradesiyle Thor sevebilir terk et bu evi." Yeonjun Soobin'in taklidini yaparken ucunu kaybetmemek için masaya yapıştırdığı bantı dişleriyle kopardı ve duvara yapıştırmaya başladı. "Odaya girer girmez Thor'u görmen için tam bu açıya asıyorum posteri bak."Soobin gözlerini yerinden oymaya çalışıyormuş gibi hareket ettiğinde Yeonjun kahkaha attı ve altındaki sandalye kıpırdar gibi olduğunda Soobin endişeyle öne atıldı. "Ne oldu endişelendin mi?" beklediği gibi olmayınca yerinde duran sandalyeye ve tepesindeki Yeonjun'a baktı. "Çok heveslenmiştim aslında düşmen için."
"Tüh."Sandalyenin önündeki dikilmeye başlarken görüş açısında olan tek şey Yeonjun'un bacakları ve beliydi. Gözlerini kaçırdı. "Yamuk durmuyor değil mi?" Yeonjun cevap beklediği sırada gözlerini Soobin'e çevirdiğinde ona bakmadığını gördü ve omzun dürtüp kendisine bakmasını sağladı. "Ha, ne var?"
"Yamuk durmuyor değil mi diyorum."Soobin'de bir gariplik sezse de sorgulamadı. Bu sırada Soobin postere bakıp kafasını salladı ve eliyle iyi olduğunu onayladı. "Tamam o zaman diğerine geçiyorum."
Soobin durduğu yerden odayı rastgele inceleme işine geri dönerken Yeonjun masanın diğer ucundaki postere uzanmak istedi. İyice Soobin'e doğru eğilirken, parmakları tam postere ulaşacağı esnada altındaki sandalye kıpırdadı ve çığlık atarken tutunacak bir yer aradığı sırada belinden tutuldu.
Soobin tek koluyla belinden sıkı sıkı tutarken kocaman açtığı gözlerle hemen dibindeki Yeonjun'a bakıyordu. "Düşeceksin demiştim." dedi afallamış ifadesiyle. Yeonjun ona odaklanmak yerine belindeki ele odaklanmayı tercih etti ve bunun büyük bir hata olduğunu çok geçmeden fark etti. Yutkundu ve tutunacak yer olarak seçtiği yeri fark eder etmez yerin dibine girmek istedi.
Elleri Soobin'in omuzlarına yapışmış haldeydi ve bundan garip bir şekilde utanç duydu. Tekrar dengesini kaybetmemek için yavaş hareketlerle geriye çekilmeye çalıştığı sırada Soobin gözlerini devirdi ve tek koluyla belinden tutmaya devam ederken Yeonjun'u kaldırıp yere indirdi.
Bunu yapmasıyla zaten yakınında olan Yeonjun daha da dibine girdi ve burun buruna geldikleri an ikisi de gözlerini kaçırdı. "Düşme diye indirdim." diyerek kendini açıkladı Soobin. Yeonjun kafasını salladı. "İyi yapmışsın." diyerek yanıtladı hiç düşünmeden. Rastgele ve hızla verilmiş bir cevaptı. Aklı orada da değildi zaten.
Soobin ona baktığında beklemediği bir anda göz göze gelmelerinin gerginliği yüzünden midesi kasılırken dudaklarını birbirine bastırdı. "Ben akşam için yemek hazırlayayım." dedi Soobin aceleyle konuşurken. Yeonjun bir kez daha kafasını salladı ve bir adım geri çekildi. "İstediğin bir şey var mı yemek için?"
"Hayır istediğini yap sen."
"Tamam o zaman."Yeonjun'a bakmadan odanın çıkışına yönelirken kapıya geldiği an durdu ve arkasını döndü. "Ben yemekle uğraşırken ağzını burnunu dağıtmamaya çalış." Yeonjun kafasını salladı ve Soobin odadan çıktı.
**
"Otur da krem süreyim." Yeonjun elindeki kremi sallayarak Soobin'e gösterdiğinde Soobin yüzünü buruşturdu ve omuzlarını silkti. "Gerek yok ona iyiyim ben." dedi ve kendini Yeonjun'un yanına bıraktı. Ardından kumandaya uzandı ve kanalı değiştirdi. "Bir kere de inatlaşmayı kessen mesela?"
Alaycı sırıtışıyla Yeonjun'a baktı. "Az önce bana ölmemi söyledin." Yeonjun sinirle Soobin'in bacağına vurunca Soobin'in değişen ifadesi ve acı dolu çıkan sesiyle endişelendi. "Özür dilerim acıdı mı?" Soobin kafasını salladı ancak çok geçmeden ifadesi yeniden alaycılığa dönüştü. "Geri zekalı nefret ediyorum senden."
Yeonjun ciddi olmadığını anladığı gibi sinirle yeniden vuracağı sırada Soobin elini yakaladı ve sırıttı. "Bana vurmaya bayılıyorsun sanırım?" dedi hala sırıtıyorken. "Aynen Soobin."
"Bunu başka şekillerde de yapabilirsin." cümleyi duyar duymaz kocaman açtığı gözlerle Soobin'e baktı ve omzundan ittirdi. "Ne dedin sen?"
"Şaka şaka, tamam sür hadi."Umursamadan başını Yeonjun'un dizlerine yasladı ve tişörtünü yukarı sıyırıp karnını açtı. Yeonjun ise hala şaşkınlıkla onu izliyordu. Çok geçmeden kendine geldi ve kremi açarak Soobin'in karnına sürmeye başladı. "Acırsa söyle tamam mı?" dedi dikkatle sürerken. "Tamam."
Parmakları teker teker morlukların üzerinden gezerken Soobin'den bir iç çekme duyunca durup dizlerinde yatan çocuğa baktı. "Acıdı mı?" dedi endişeyle. Soobin kafasını iki yana salladı. "Ne oldu o zaman?"
"Küçükken annem de böyle sürerdi." dedi gülümseyerek. Gülümsemesi bulaşıcıymış gibi Yeonjun'a da geçtiğinde, o da gülümsedi."Bir gün annenle tanışırım umarım." dedi içtenlikle. Soobin'in gülümsemesi büyüdü. "Bu kadar mükemmel birinin annesini merak ediyorsun değil mi?" dedi kendini bilmiş tavrıyla. Yeonjun gözlerini devirdi ve parmağına biraz daha krem sıktı. "Hiç yorulmuyorsun, hiç."
Krem sürme işinin devamında Yeonjun'un dizinde yatmaya ve sessizce onu izlemeyi sürdürdü. Rahat görünüyor olsa da içini yiyen bir şeyler vardı ancak bunların ne olduğunu kendi bile bilmiyordu.
Fark ettirmeden Yeonjun'a bakmaya başladı. Dudaklarını ısırmış krem sürüyordu. Yüzü belki de ilk kez bu kadar ciddiydi. Ciddiyet onda güzel duruyordu. Her şeyin onda güzel duruyor oluşu can sıkıcıydı. Canını yakmamak istediği parmak uçlarını korka korka teninde gezdirmesinden belli oluyordu ve bu Soobin'i güldürdü.
"Bitti." Yeonjun bir anda ona baktığında panikle nereye bakacağını şaşırdı ve kafasını çevirmek isterken yanlışlıkla kafasını Yeonjun'un karnına gömdü. "Ne yapıyorsun?" Yeonjun'un kıkırtısını duyunca kendi de güldü. "Karnına bakayım dedim."
"Niye manyak mısın?" göz göze geldiler. "Galiba biraz."Yeonjun gülerken dizleriyle Soobin'i
ittirdi ve kalkmasını sağladı. "Kremini de sürdüğüme göre yatmaya gidiyorum." Soobin'e bırakmadan onun tişörtünü kendisi indirdi ve karnına yavaşça dokunduktan sonra oturduğu yerden kalktı."Gece kendini kötü hissedersen uyandır." dedi ve terliklerini giyerek ayaklarını yere süre süre odasına ilerlemeye başladı. "Bu arada yarın arkadaşlarım gelecek haberin olsun."
"Tamam."
"İyi geceler."Odadan çıktı ancak Soobin yine de arkasından bağırdı. "İyi geceler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
28 reasons • yeonbin
Fanfiction"beni biraz daha öper misin? kaybedecek hicbir seyimiz yok."