you came back

877 84 17
                                    




"Geri gelmişsin." 

Ruhuna işleyen sessizliği bozan çatallı ses ile geri döndü dünyaya. Hayatındaki hiçbir ses bu kadar tatlı gelmemişti daha önce kulağına solcunun fısıltısından.

"Nevzat?"

"Gelmeyeceğime emin olabilirsin demiştin... gelmişsin."

Boğazındaki yumruyu söndürmek istercesine yutkundu Alper, kendi sözleri mızrak olmuş yüreğini deliyordu.

"Tabii ki geldim. Aptalca laflarımdan daha önemlisin."dedi solcunun alnına düşen saçları eliyle geriye doğru tarayarak, Nevzat ise huzurlu bir gülümsemeyle mırıldandı.

"Teşekkür ederim."

"Rica ederim." diye fısıldadı Alper ve yutkundu, o kadar çok istiyordu ki o anda solcunun saçlarına bir öpücük kondurmak.

Anlam veremiyordu bu arzuya ama tüm vücudunu ele geçirmiş durumdaydı. Nevzat gözüne daha önce hiç o anki kadar küçük ve zayıf görünmemişti; hep dayanıklıydı o, hep savundukları uğruna savaşmayı göze alan bir ateş vardı içinde ve şu anda onu bu durumda görmek içinde var olduğunu bilmediği bir şeyi uyandırmıştı Alper'in. Kendisi de dahil solcusundan bu ateşi alan herkesi diri diri toprağa gömmek istiyordu; yaralı adamı kollarına almak, ona sarılmak mümkünse onu kalbine sokup iyileştirmek, koruyup kollamak istiyordu.

Kendine gel, adam ol.

Hayatı boyunca gölgesinde büyüdüğü cümle ile tuttu göz yaşlarını. Erkekler başka erkeklere sarılmazdı, kalplerini onlara açmazdı. Elinin tersiyle kuruladı gözyaşlarını.

"Ağlıyor musun yavru kurt?"

  Solcunun sersemce söylediği cümleyle güldü Alper.

"Ağlamıyorum."

"Ağlama zaten, değer mi bi' komünist uşağı için?" dedi solcu sırıtarak, ülkücüyü güldürme çabası sonuç vermişti.

"Değer." diye fısıldadı Alper, Nevzat'ın bunu duymadığını umuyordu.

Nevzat sersem haliyle başını çevirdi ama Alper çoktan görmüştü kızaran yanaklarını. Buruk bir şekilde tebessüm etti ülkücü, gerçekten çok istiyordu kızaran yanaklarından tutmayı ve onu öpmeyi.

"Bu kadar kibar olma Alper Reis, alışık değilim ben."

  Keşke olsaydın, demek istedi. Keşke hiç kızamasaydım sana, hiç kovmasaydım yanımdan. Keşke istediğim gibi, kalbimden geçtiği gibi davranabilseydim zamanında.

"Özür dilerim."

  Bu dediğiyle gözlerinin içine baktı Nevzat. Bir çift göz bu kadar mı sarı olurdu yoksa Alper'in içi çoktan yangın yerine döndüğü için mi böyle görüyordu?

"Neden ki?"

Dürüstlük içinde uzun süredir sıkışmış bir çeşme gibiydi, birazcık açtığında içindekiler kendiliğinden dökülmeye başlamıştı.

"Seni yanımdan göndermemeliydim gecenin bir vakti yalnız başına, kovmamalıydım seni yanımdan. Özür dilerim."

"Nereden bilecektin ki böyle olacağını? Elbette kovacaktın beni, sizin sokağınızdı. Benim yanına gelmemem lazımdı."

"Neden geldin o zaman madem biliyordun seni kovacağımı."

  Solcu yutkundu, dürüstlük ona da bulaşmaya başlamıştı.

"Seni görmek istedim."

  Alper'in gözleri adeta parladı bir saniyeliğine, kanındaki ilaçlar daha da cürretkarlaştırmıştı Nevzatı. Genç ülkücü kısık bir nefes aldı ve devam etti, bir adım daha ileri götürdü.

"Neden?"

"İlla bir sebep mi lazım?"

  Bu şekilde kesti solcu akışı, belki de doğru olanı yapmıştı. Alper başını hafif bir şekilde hayır anlamında salladı, kalbinde tanıdık bir ağırlık vardı. Ama ilk defa bu ağırlıktan kurtulmaya bu kadar yaklaşmış hissediyordu kendini, tek bir cümleyle yükünü indirebilirmiş gibi. Solcunun yorgun yüzüne dokundu şefkatle ve yutkundu.

"Uyu hadi."

"İstemiyorum."

"İstiyorsun."

"Alper?"

"Hmm?"

  Göz teması ve sessizlik... sersemleşmiş haline rağmen solcunun kendini bırakmadığını hissediyordu Alper. Halbuki bıraksa, biliyordu Alper ferahlayacaktı yürekleri.

"Suçlama kendini. Affettim ben seni." dedi Nevzat.

  Buruk bir tebessüm etti Alper. Elinin altındaki teni okşama isteğiyle sızladı parmakları, kalbindeki sevgi ve şefkat fazla geliyordu, taşacak bir eylem arıyordu adeta. Karşısında yatan adamı rahatlatmak, içindeki ateşi köreltmek için bir şeyler yapmasını istiyordu ondan ama parmakları taş gibi sabit durdu. Adam gibi davranmak zorundaydı.

"Uyu hadi, birkaç saate hasta ziyaretleri başlayacak." diye fısıldadı Alper boğuk bir sesle.

  Nevzat ise hiçbir şey söylemeden gözlerini kapattı; yorgunluk, inadına galip gelmişti. Güzel rüyalar görmesin diledi içinden ülkücü ve elini çekti solcunun yüzünden. İsyan etti parmakları ama bazı şeyler daha önemliydi gönül meselelerinden.

my baby shot me down • AlperxNevzatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin