3. Bölüm

40 7 47
                                    

Koşudan yorulmuş tim bana bakıp bakıp duruyordu. Ne zaman biteceğini bekliyorlardı ama bitirmemeye kararlıydım. Kerem yüzbaşının gözleri bana kayıyordu, hissediyordum. Tek bir emrimi bekliyorlardı. Aslında Kerem yüzbaşı da durdurabilirdi ama yapmamıştı.

Mete sızlanıyordu. Yaşlı neler gibi sürekli şikayetlerini sayıyordu. Nasıl bir asker olacaktı böyle Allah aşkına. Çok nazlı bir çocuktu. Ama eğer asker olmak istiyorsa kendine gelmesi gerekiyordu.

Mete bininci kez "Ahhh!! Dizlerim!! Çok acıyor be!"dedi.

Daha sonra yine sesi duyuldu."Ananı sikeyim dizlerim!"deyip yere çöktü. Diğerlerinden asla ses yoktu ama bu mal oğlan sürekli sızlanıyordu. Geri zekâlı.

Gülmemek için kendimi tutmaya çalıştığımda yanaklarımın içini ısırıyordum. Kerem yüzbaşı bana gözlerini dikince ona yandan,küçümseyen bir bakış fırlattım.

Yeteri kadar dert vardı başımda bir de bu adamın bakışları çıkamazdı. Neden bu kadar çok bakıyordu bana. Tekrardan gözleri bana döndü ben hâlâ yanaklarımın içini ısırırken.

Ona tekrardan yandan bir bakış atarak ayağından saçına kendini şöyle bir inceledim ve tiksiniyorum gibi yüzümü buruşturdum. Artık yeterdi. Benim dokuz takıntım yüzünden askerlerde zarar göremezdi. Onlar bize sadece şimdi değil her an lazımdı.

"Tamam,yeter tim! Soluklan!"dedim ve onları rahat bıraktım. Kumsal da sızlanmaya başlamıştı.

Kerem yüzbaşı tek bir kelime bile etmiyordu. Sadece bana bakıp duruyordu ve bu benim sinirimi bozuyordu.

"Tim, beni dinle!"dedim onların dikkatini çekmek için.

Hep bir ağızdan "Emredersiniz komutanım!"diye bağırdılar.

"Aranızdan bazıları hâlâ ana evinde gibi davranıyor. Galiba askerliği ve askerliğin zorluklarını tam kavrayamayanlar var. Hâlâ sızlanıyorsunuz. Alt tarafı bir koşu,bu kadar yorulmanız normal değil. Eğer kendinize çeki düzen verecekseniz yanımızdasınız ama sızlanmaya devam edeceksiniz kapı orada ana evine gidebilirsiniz!"dedim sert sesimle gerçekten de öyleydi. Biz yeri gelecek düşmanlarla savaşacak yeri gelecek ağır darbeler alacaktık ama eğer bu böyle devam edecekse bizim çok işimiz vardı.

Yine ve yine hep bir ağızdan"Emredersiniz komutanım!"dediler. Arkamı dönmüştüm ki Kerem yüzbaşının gözlerinin odağı olduğumu gördüm.

Ya sabır!

Daha fazla dayanamayıp "Kerem Yüzbaşım sabahtan beri bana bakıp bakıp duruyorsunuz hayırdır ne iş?"diye patladım en sonunda.

Salak! Beni neden incelersen ki!

"Bir iş yok sadece tanımak istiyorum sizi Yazeh Yüzbaşım."dedi.

"Tanımak için soru sorarsın bir insana, bütün gün kendisine bakıp bakıp durarak tanıyamazsın bir insanı illa ki konuşman gerekir bir insanı bakışlarında rahatsız edemezsiniz."dedim onun ayyaş suratına bakarken.

"Rahatsız ettiysem özür dilerim Yazeh Yüzbaşım. Kusuruma bakmayın."dedi.

Bu konuyu daha fazla önemsememeye çalışarak kendimi time yönelttim."Toparlanıldı mı?"diye sordum yer yer dağılmış olan time bakarak. Tam da arka bahçede beden dersi yapan hocalara benziyordum.

Yavuz elini kaldırarak kenar tarafı işaret etti. Şuana kadar hiç oturmamıştı,yorulma göstergesi de göstermemişti. Güçlüydü,sağlıklıydı.

Oraya baktığımda Mete ve Kumsal'ın sırt sırta vermiş yerde ayaklarını ovarken gördüm.

"Bazıları çabuk yorulmuş."diye söze atladı Kerem yüzbaşı ve devam etti."Bu kadarlık yeter. Yarın yoğun bir gün gidin rahatlayın,ama akşam herkes yemekhanede olsun."

VATANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin