XVI.

34 4 0
                                    

medya; onur can özcan - yaramızda kalsın.

Kollarımın arasına yerleşmiş bana kıyasla sıcak ve küçük bir beden.

"Hangi rüzgar esti de geldin buraya?" demişti, sesi kısık ve durgun bir tondaydı.

"Kafamı dağıtma rüzgarları geldi, birkaç güne gidip Kaliforniya'dan tamamen Seul'e taşınacağım." diye cevap vermiş ve Byeol'dan ayrılmıştım.

"Hadi kuzum, içeri geç." dediği gibi kenara çekildiğinde içeri girmiş ve valizleri kenara koymuştum.

"Yıldızım, ben lavaboya gidip geliyorum." başıyla onayladığı anda yerini unutmadığım lavaboya girmiştim. Elimi yüzümü yıkayıp hızla lavaboyu terk ettim.

Sesleri takip ederek mutfağa gittim, kahve yapıyordu.

"Sigara içeceğini biliyorum, kahve hazırlıyorum ki sohbet edelim."

"Tamam bebeğim, ben balkona geçiyorum." dediğim gibi balkona geçmiş cebimden sigara paketini ve çakmağı çıkarmıştım.

Sigarayı yakıp dudaklarıma yerleştirdiğimde balkona elinde kupa ile girmişti yıldızım.

Oturduğu gibi bana dönmüştü, huyları hiçbir zaman değişmiyordu.

"Anlat bakalım kuzum, dök içini." bunu demesini bekliyordum ki hemen konuşmaya başladım.

"Byeol, uzun konu başından başlayayım. Her şeyi dikkatle dinle lütfen, dediklerin gerçekten bir yön belirleyici oluyor."

"Tamam kuzum, nasıl istersen."

Derin bir nefes çekmiştim içime.

"31 Ekim, akşam üzeri. Taehyung ile sahildeyiz, hatırlamıyorsan, Taehyung Kaliforniya'ya gitme sebebim olan sevgilim, sabahlamaya karar vermiştik."

"Ah, Taehyung, ah. Hep deliydi bu çocuk, şimdi de deliliğini konuşturuyordur."

Başımla onaylamıştım, evet, deliliğini konuşturuyordu.

"Şarap içtik, sohbet ettik, öpüştük ve daha fazlasını yaptık. Uyuduk beraber, 1 Kasım oldu tarih. Hissettiğim soğuklukla yanıma baktığımda gitmişti benim delibalım, gitti Byeol, dönmedi hâlâ."

İç çekiş.

"Belliydi kuzum."

Kaşlarımı çatmıştım, bilmiyorum, ben böyle düşünmüyorum.

"Harap oldum ben, yaşamadan öldüm. Birkaç gün geçmişti ki onu başka adamla gördüm. Kaçtı benden."

Kahveyi bırakmış, gözlerini kırpıştırarak gökyüzüne bakıyordu. Düşündüğünün göstergesiydi bu.

"Bu saatten sonra ona güvenmemelisim kuzum."

Anlamıyorum, neden güvenmemeyim sevdiğime? Bu en doğal hakkım ve de olması gereken.

"Sonra da ortak arkadaşlarımız tuhaf davranmaya başladı. Sanki benden bir şey gizliyor gibiler."

Hâlâ düşünüyordu Byeol, bu kadar düşünecek ne vardı ki?

"Arkandan iş çeviriyorlar kuzum, uzak dur onlardan."

Hadi ama, 8 yıllık insanlar mı arkamdan iş çevirecek? Belki de çevirirler -son hareketleri bunu gösteriyor- kendimi kandırıyorum.

"3 gün önce de boynumdaki nefeslenme ile uyandım. Taehyung'du bu. Peşinden arabayla gidince kaza yaptım."

Gökyüzüne bakan bakışları dehşetle bana dönmüştü.

"Kuzum bilirsin fazla argo kullanmayı sevmem lâkin aptal mısın sen? Çok yanlış bir şeyin peşindesin, dur artık. Zaten bu işin başından beri Taehyung'a güvenmiyordum."

Ne demek güvenmiyordum? Yalan mıydı davranışları, Byeol'un hâllerini nasıl anlamamıştım?

"Dün de ortak arkadaşlarınızla kavga edip hepsini engelledim, onları unutup tekrardan yepyeni bir hayata başlayacağım."

Bana bakarak başını sallıyordu.

"Hadi ama kuzum. Bunu yapamayacağını ikimizde biliyoruz. Çok yanlış bir uzaklaşma yolunu tercih ettin."

"Yanlış değil, dönmeyeceğim Byeol. Burada tekrardan hayat kuracağım, buraya taşınıyorum."

Gökyüzüne bakıp iç çekmişti.

"Öleceksin."

꧁꧂

ciao, millet. n'abersiniz?

bu bölümde hatalarım varsa affoluna.

kendinize iyi bakın, sağlıcakla kalın, arrivederci.

nastro degli omicidi in california, taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin