Elizabeth gözlerini açtığında evinde olmadığını, bilmediği bir yerde olduğunu fark edince korkuyla yataktan kalktı, kapıyı açarak koridora çıktı. Tanıdık koridoru gördüğünde rahatlamıştı ancak neden burada olduğunu bilmediği için yeniden korkmaya başlamıştı. Kapının hızlıca açılma ve kapanma sesi tüm koridorda duyulduğunda Mr. Malik, Lady Brenda ve Miss Waliyha bir şey olduğunu sanarak hızlıca odalarından çıktılar. Elizabeth nefesini düzenlemeye çalışırken onlara endişeyle bakıyordu. Mr. Malik ona doğru yaklaşırken Lady Brenda'da yaklaştı. Waliyha ise geride kalıp olanları izlemek istedi.
"Miss Elizabeth, bir sorun mu var?" diye endişeyle sordu, Mr. Malik.
"Bilmediğim bir odada uyanınca biraz endişelendim. Sanırım biraz fazla hızlı açıldı kapı. Kusuruma bakmayın, lütfen."
"Sorun değil. Hizmetçiye yanınızda olmanızı söylemiştim lakin önemli bir işi çıkmış olmalı ki yanınızdan ayrılmış." diyerek ona adım atarak yaklaştı. Elizabeth'in nefes alışverişleri daha da düzensizleşirken Lady Trisha'nın bakışlarından dolayı huzursuz hissediyordu. Mr. Malik ise korkusuzca tam karşısında durarak elini onun alnına yasladı, ateşini kontrol etti. "Ateşiniz inmiş. Daha iyi hissediyor musunuz?"
Elizabeth yavaşça yutkunurken başını salladı. "İyiyim." diyebildi, sadece. O kadar heyecanlanmış ve aynı zamanda da korkuyordu ki ne diyeceğini şaşırmıştı.
"Dün gece sizi kütüphane buldum. Uyuyordunuz ve ateşiniz çıkmıştı. O yüzden burada kaldınız. Hekim sizi muayene etti ve ilaç verdi."
Elizabeth ateşlendiğini duyunca aklına tek bir şey geldi. En çok korktuğu şey. "Bir şey söyledim mi? Ateşliyken utanç verici şeyler söylerim genelde."
"Endişelenmeyin, pek konuşmadınız. Başınızın ağrıdığını söylediniz sadece."
Rahatlayarak nefes verdi. "Ah, çok korkmuştum." Mahçup bir şekilde Mr. Malik'e baktı. "Size zahmet verdim. Lütfen, kusuruma bakmayın. Hiç farkında değilim."
"Ah, tatlım..." diyerek Mr. Malik'in koluna girdi, Lady Trisha. Mr. Malik'i birkaç adım geriye alarak aralarındaki mesafeyi açtı. "Ne demek zahmet vermek... Sakın böyle şeyler düşünme. Lütfen. Şimdi Waliyha sana yeni kıyafetler versin, hazırlanmana yardım etsin. Ardından birlikte kahvaltı edelim. Daha sonra evine gidersin."
"Hemen eve gitsem çok daha iyi olur aslında."
"İtiraz istemiyorum, tatlım." İleride duran kızına baktı. "Waliyha, kızım... Elizabeth'e yardımcı olur musun?"
"Elbette." dedi, Waliyha. "Lütfen, beni takip et, Elizabeth."
Elizabeth, Waliyha'yı takip ettiğinde birlikte onun odasına girdiler. Waliyha ona uygun bir elbise verdiğinde, Elizabeth teşekkür ederek giydi. Elizabeth saçlarını çözdü, taradı ve Waliyha'nın yardımıyla yeniden topladı. İkisi de gerekli olmadıkça konuşmuyorlardı. İlişkileri her zaman bu şekildeydi. Yakın arkadaş olabilecek olma ihtimallerinin yüksel olduğunu ikisi de bilmesine rağmen sessiz kalmayı tercih ediyorlardı.
"Biraz allık sürelim. Daha iyi görünürsün." diyerek allığını çıkardı, Waliyha. Hafifçe fırçaya alarak yanaklarına sürdü.
"Teşekkür ederim."
Waliyha bir şey söylemek için dudaklarını araladı. Lakin karışmak istemediği asıl söylemek istediği şeyi söylemedi. "Hadi, inelim."
Birlikte aşağıya indiler. Elizabeth herkesi kahvaltı masasında görünce derin bir nefes alarak sakin kalmaya çalıştı. "Ah, Miss Elizabeth... Nasılsınız? Ağrınız var mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
balance | z.m
Fanfic"Aşkta doğru veya yanlış diye bir şey yoktur. Aşk zordur. Eğer bu zorluğa katlanamazsan ömür boyu acı çekersin."