XXII | will you marry me?

117 15 3
                                    

Güneş gökyüzünün hemen ardından kendini göstermeye başladığında malikanelerin en alt katlarında hareketlilik başladı. Hizmetçiler, yaverler, uşaklar... Hepsi efendilerinin mükemmel günü için güneşin ilk ışığıyla birlikte hazırlıklara başladılar. Hanımefendiler ve beyefendiler ise sıcacık rahat yataklarında her şey hazır olana dek uyumaya devam edeceklerdi. Elizabeth hariç.

Çoğu gün gibi onu yine uyku tutmamış, pencerenin pervazında boş sokağı izleyerek gecesini geçirmişti. Gün geçtikçe içinde büyüyen kaygı onu sanki bir kurt gibi yavaş yavaş kemiriyordu. Artık sabrı tükenmek üzereydi. Bir an önce Kraliçe'nin karşısına çıkmak, zihninden ve kalbinden geçen her şeyi anlatmak ve bu eziyetten sonucu her ne olursa olsun kurtulmak istiyordu. Her şeyin hızlıca olması için de elinden gelen her şeyi yapıyordu. Dün akşam annesi ile yeniden konuşmuş, onun desteğini aldığına emin olmuştu. Bugün kahvaltıdan hemen sonra ise babasıyla konuşmayı planlamıştı. Çünkü babasına söz vermişti. Onun istediği zaman her şey ortaya çıkacak, Kraliçe ile konuşulacaktı.

Herkesten önce kahvaltıya indiğinde yanına ilk gelen kişi elbette ki annesi Lady Brensa olmuştu. Lady Brenda onu görünce gururla gülümsemişti. "Evin hanımı ilk önce sofraya gelen kişidir. Sonra çocuklar, en sonda da evin beyi gelir ve yemeğe başlanır. Kahvaltılar daha rastgele olabilir ancak bildiğin üzere akşam yemekleri kesinlikle böyle olmalıdır."

"Mr. Malik için masa hazırlamayı inanın sabırsızlıkla bekliyorum." Dedi, sadece.lakin çok iyi biliyordu ki onların evinde bu tarz kurallar olmayacaktı.

"Bir evi yönetmek düşündüğünden çok daha zor, Elizabeth... Evi yönetmek demek; evliliği sürdürmek, düzeni sağlamak ve korumaktır."

Elizabeth'in omuzları düşerken dudaklarının arasından küçük bir nefes döküldü. "Anneciğim, lütfen endişelenmeyiniz. Biz Mr. Malik ile her şeyi konuştuk. Bizim evimizde önemli olacak şey birbirimize karşı duyduğumuz şey sevgimiz ve saygımız olacak. Diğer hiçbir şeyin bizim için bir önemi yok. Lakin bu demek değil ki öğrenmeyeceğim. Hepsini öğreneceğim. Hepsini öğrenmek zorundayım. Yaşadığımız yere ayak uydurmak için yapmak zorundayım ve yapacağım. Sadece her konuşmamız bundan ibaret olsun istemiyorum."

"Lakin endişelenmeden yapamıyorum. Güzel bir evlilik kurmanı istiyorum. Her şeyin mükemmel olmasını istiyorum."

"Zayn ile birlikteyken her şey mükemmel olacak. Ben sadece onunla birlikte olmak istiyorum. Gerisinin benim için hiçbir önemi yok."

Gülümserken kızının önüne gelen saçlarını hafifçe düzeltti, okşadı. "Ona gerçekten çok aşıksın, değil mi? Birbirinize olan ilginiz her zaman oldukça aşikardı. Çocukken bile. Mr. Malik sana hiç gocunmadan kitap okur, uyuduğunda da seni yatırırdı. Sen de hep onun yanına gitmek isterdin. Onu rahatsız edeceğini düşünerek hep sana kızardım lakin o sorun olmayacağını söylerdi. İkiniz de yetişkinliğe erdiğinizde de hala aynı samimiyetle birbirinize yaklaştınız. Ah... Ne acı... Yaptığım şey ne kadar küstahça... İkinizin arasındaki şeyi sadece basit bir heves sanıp imkansızlaştırdım. Her şeyin sorumlusu benim."

"Anneciğim..." diyerek elini tuttu annesinin. "Lütfen, böyle düşünmeyin. Her şey yoluna girecek. Gün sonunda herkes mutlu olacak. İnanın bana."

Adım sesleriyle birlikte içeriye girdiler Kate ve Violet. Kate yemeklere katılıyor lakin hiçbir zaman konuşmuyordu. Bazı zamanlar konuşmayı tercih ettiğinde de genellikle tartışma çıkarıyordu. Annesi ve kız kardeşini el ele görünce içindeki öfkeyi bastıramadı. Kaşları çatıldı, içi adeta öfkeyle kavruldu. "İnanamıyorum size. Beni ne hale getirdiniz! Şimdi de birbirinizden nefret etmenize rağmen el elesiniz. Zengin bir soyluyu ayartamadığım için işe yaramaz kız ben mi oldum? Şimdi de beni mi örseleyeceksin anne?"

balance | z.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin