Güneş gökyüzünün hemen ardından kendisini göstermeye başlamıştı. Şehir sanki terk edilmişçesine sessiz ve sokaklar boştu. Hafif esen soğuk rüzgar pencerelerden süzülerek şafak vaktinin soğuk havasının daha da soğumasını sağlıyordu. Tüm gece boyunca hiç uykusu gelmemiş Elizabeth ise diğerlerinin aksine odasında dönüp duruyordu. Zihninin içinden onlarca soru, onlarca düşünce ve onlarca senaryo geçiyordu. Zihnini bir saniye bile susturmayı başaramamıştı. Lakin bir şeyi başarabilmişti: Kabullenmek. Hala daha gördüklerine inanamasa da hala daha bunun nasıl mümkün olabileceğini anlamasa da bu durumu kabullenmişti. Kendini kabullenmek zorunda bırakmıştı. Çünkü böyle bir şey vardı. İnsanlar umursasın veya umursamasın bunu yaşayan insanlar vardı. En önemlisi ise bunu yaşayan kişi erkek kardeşiydi. Hayatında en önem verdiği kişilerden birisi.
Lakin ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Edward ile bu durumu konuşmalı mıydı yoksa hiçbir şey olmamışçasına, olanlara şahit olmamışçasına susmalı mıydı, emin değildi. Merak ediyordu. Çok merak ediyordu. Ona soracağı onlarca soru vardı. Yine de onu korkutmak veya rahatsız hissettirmek istemiyordu. Bu yüzden emin değildi. Tek yaptığı şey etrafta öylece dolanmaktı. Ne yapması gerektiğine karar verirse versin birkaç dakika sonra ondan vazgeçiyordu.
Zaman ilerleyip herkes uyanmaya başladığında Elizabeth de sanki tüm gece uyumuş gibi tekrardan hazırlandı, aşağıya kahvaltıya indi. Edward'ı görmek için hazır değildi lakin yine de inmek zorundaydı. Onu gördükten sonra kararını belirlemenin daha kolay olacağını düşündü.
Salona geldiğinde herkesin bir yerde başını tuttuğunu gördü. Her balo sonrasında, özellikle ev sahibi olduklarında, yaşanan bir durumdu. Lady Brenda ve Edward her zaman alkolü aşırıya kaçırır, sabah vaktindeyse bununla savaşırlardı. Lakin bu sefer alkolü fazla kaçıran sadece onlar değildi Lord James de alkolü epey kaçırmıştı. Üçü birlikte hizmetçilerinin hazırladıkları hiç hoş görünmeyen yumurtalı içeceği içiyorlardı.
Elizabeth Edward ile göz göze geldiğinde kalp atışları hızlıca çarptı. Öylece olduğu yerde kalakaldı. Ne yapacağını bilmiyordu. Sanki her sabah kahvaltı etmiyorlarmış gibiydi. Sanki onu ilk kez görüyor gibiydi. Aslında belki de onu ilk kez görüyordu. Nasıl birisi olduğunu, esas kimliğini ilk kez görüyordu. Abisini ilk kez tanıyordu.
"Eliza..." diye sızlandı, Edward. "Bana masadan su uzatır mısın?"
Elizabeth masada duran su dolu bardağı Edward'a uzattı ve hemen tekrar masaya oturdu. Böğürtlenli keklerden birisini alarak büyük bir lokma aldı. Kekler onu her zaman sakinleştirirdi ancak şimdi geri çıkarmak istiyordu. Bir şey yemek istemiyordu. Keki zorlukla yuttuktan sonra büyük bir yudum su içti.
Kate o geldiğinden beri sürekli bir şeyler anlatıyordu lakin o Edward'a o kadar kilitlenmişti ki ne söylediğini duymamıştı. Ta ki Mr. Malik ismini duyana kadar. Bakışlarını Kate'e yönlendirdi. "Mr. Malik dans ederken sohbet etmememizi rica etti. Dansın büyüsünü bozduğunu söyledi." Kate yavaşça Elizabeth'i süzdü. Tuhaf göründüğünün farkına vardı lakin umursamadan hikayesini anlatmaya devam etti. "Lakin seninle pek fazla konuştu sanki. Aranızda bir büyü olmadığı için olsa gerek..."
Elizabeth, onun diğer söylediklerini umursamadı bile. Hızlıca ayağa kalkarak annesine baktı. "Yürüyüşe çıkabilir miyim? Lily ile birlikte olurum."
Lady Brenda onu umursamadan eliyle git işareti yaptı. Elizabeth'in inatçı olduğunu ve onu ikna etmeden durmayacağını biliyordu. Bu yüzden hiç uğraşmadan direkt izin vermeyi tercih etmişti. Zaten şu anda baş ağrısıyla epey meşguldü.
Elizabeth evden hızlı adımlarla çıkarken hemen yakınlarındaki malikaneye doğru ilerledi. Maliklerin malikanesinin önüne geldiğinde derin bir nefes alarak kapıyı çaldı. Hizmetçilerden birisi kapıyı açtığında ona Mr. Malik ile görüşmek istediğini söylemişti. Hizmetçi Mr. Malik'e gitmek yerine ilk önce Lady Trisha'nın yanına gitmişti, elbette. Lady Trisha telaşla oturduğu yerden kalkarak kapıya ilerledi. Elizabeth'i görünce yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi. "Miss Morgan..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
balance | z.m
Fanfic"Aşkta doğru veya yanlış diye bir şey yoktur. Aşk zordur. Eğer bu zorluğa katlanamazsan ömür boyu acı çekersin."