(5 saat sonra)
Bazen sadece bir şey olmasın
istersiniz ya,zamanın durmasını bişeyleri değiştirmeyi.
Ama hiçbiri olmaz,acınız her dakika katlanarak artar ve sizin elinizden hiç bir şey gelmediği için kendinizden nefret edersiniz.Kimseden kolay kolay nefret etmem ama şuan en çok kendimden nefret ediyorum.
Aptal gibi yukarı çıkıp ikisini yalnız bırakmıştım.
Ellerim,üstüm başım kan içinde hastane koridorunda bekliyordum,elimden ne bok gelirdi ki zaten.
Başımı kaldırıp etrafa baktım.
Jake başını Sunghoon'un omzuna yaslayıp uyuyakalmıştı,aramızda en kötü kişi oydu bunu anlamak zor değildi.
Niki koridorda sürekli gidip geliyor,Yeonjun ve Soobin ise arabadan hırka felan almaya gitmişlerdi.Yeniden ağlamak istemediğim için kalkıp lavaboya gittim,kan kokusu burnumdan gitmiyordu.
Aynadaki görüntüme baktığımda kendimden iğrenmiştim.
Ten rengimden eser kalmamıştı,
gözlerim kıpkırmızıydı ve biraz da şişmişlerdi.
Kendimi suçluyordum haklıydım da,acıtanda buydu zaten.
Biliyordum işte,ikisinden birine zarar geleceğini biliyordum ne bok yemeye yukarı çıktım ki.
Ellerimi yıkamamla biraz da olsa rahatlamıştım.İyi olmak istemiyordum,o kötüyken ben burada iyi olmak istemiyordum.
Nefes aldıkça suçlu hissediyordum,kestiremiyordum ne olacağını.
Yoğun bakımdan çıkabilir miydi,yaşayabilir miydi bilemiyordum.
Yüzüme su çarptıkça ağlamam şiddetleniyordu.Sakinleşmek istemiyordum,sadece onun yaşamasını istiyordum.
Nefes almaya çalıştıkça daha çok boğuluyordum,bir anlık cesaretle aynaya baktım tekrardan.
Görebiliyordum,içimdeki yangını gözlerimde görebiliyordum.
Hak etmiyordum,nefes almayı bile hak etmiyordum.
Belki de haklılardı,
belki de gerçekten canavarın ta kendisiydim.
Chaewon'a abi olamayacak kadar merhametsiz,sevdiklerimi koruyamayacak kadar beceriksizdim.Ruh gibiydim,tam anlamıyla ruh gibiydim.
Ölsem bu kadar canım yanmazdı.
Yüzümü kurulayıp peçeteyi çöpe attım,gözlerim acıyordu.Sakin olmak zorundaydım,başka çarem yoktu.
Kalbim öyle bir çarpıyordu ki,nefes almamı istemiyor gibiydi.
Lavabodan çıktığımda koridorun soğukluğu yüzüme vurdu.
Derin nefes aldım,pencereye gözüm kaydı.
Yağmur öyle şiddetli yağıyordu ki,sürekli şimşekler çakıyordu.
"Sikeyim yağmur o kadar şiddetlenmiş ki!"
Yeonjun koşarak içeri girdiğinde Soobin de hemen ardından sırtında çantayla gelmişti.
Bayağı ıslanmışlardı.
"Sırılsıklam olmuşsunuz"
Sunghoon şaşkınlıkla konuştuğunda Soobin çantayı koltuğa koydu.
"Her ihtimale karşı kıyafet de var,sana da getirdik"
Yeonjun çantadan çıkardığı kıyafeti bana uzattı hiç düşünmeden aldım.Üstümü değişmek için lavaboya girdim,burnuma tanıdık bir koku gelmişti.
İçimi ısıtan,güvende hissettiren o koku.
Tişörtü üstüme giydiğimde bana bol olmasıyla kafamda parçalar oturmuştu.
Tişört Jay'e aitti,koku da onun kokusuydu.
Nefes aldığımı,yaşadığımı hissettim onun kokusuyla.
Özlemiştim,kokusunu da onu da çok özlemiştim.
Hak etmesem de biraz iyi hissetmiştim,kokusu bana huzur vermişti.
Lavaboda daha fazla durmak istemedim,koridora çıktığımda birkaç şey değişmişti.
Sunghoon Jake'in üstündeki battaniyeyi düzeltiyor,Niki pencere önünde gözlerini yoğun bakım kapısından çekmiyordu.
Yeonjun ve Soobin ise köşede oturuyorlardı.
"Ölürse ne yapacağız?"
Sessizliği bozan Niki olmuştu."Demesene lan öyle,daha bişey belli değil"
Yeonjun lafa daldığında Niki kollarını göğüsünde birleştirdi.
"Birileri kardeşini tutsaydı şuan hepimiz huzurla uyuyor olurduk"
Bir bu eksikti,ona baktım.
"Bir de senle uğraşmak istemiyorum"
"Yalan mı?Şu an burda olmamızın tek sorumlusu sensin"
Derin nefes alıp ayağa kalktım.
"Sesini kes benim canımı sıkma"
Tam karşımda durdu,kızgındı bunu gözlerinden okuyabiliyordum.
"Yeter saçmalamayın"
Sunghoon araya girmeye çalıssada nafileydi.
"Canın sıkılsa nolur?Sanki gerçekten üzülüyormuş gibi konuşma"Tamam sende üzgünsün anladım ama bu kadarı da fazla.
"Düzgün konuş,üzgünsün diye ağzımı açmıyorum ama yeter"
Derin nefes aldı.
"Biraz pişmanlık duy ya,biraz vicdan azabı çek ne halde olduğumuzu görmüyor musun?"
Sesi beklediğimden yüksek çıkınca sabrım kalmamıştı.
"Niki yeter,görmüyor musun o da bizim kadar üzgün geldiğinden beri ağlamaktan bir hal oldu"
Yeonjun beni koruduğunda yutkundum.
Şuan ki durum daha kötü hissetmemi sağlıyordu."Kesin öyledir,2 timsah gözyaşına kanıyorsunuz ya"
Bu kadarı bana fazla geliyordu.
"Ne biçim bi kafa yapın var senin?Ben üzüntümü size belli etmek zorunda değilim,sen de sinirini benden çıkarmak zorunda değilsin"
Gözlerimin içine öyle bir öfkeyle bakıyordu ki.
"Yabancı bir görüntü değil senin için,ha biri kanlar içinde yerde yatıyor ha komedi filmi dönüyor farkı yok"Neden bir şey söyleyemiyordum?
Kelimeler ağzımdan çıkmıyordu,boğazıma yumru oturmuştu sanki.
Hiçbir şey duymak istemiyordum,kendimi dışarı attım.
Gözlerim dolmasa olmaz mıydı.
Ağlamaktan nefret ediyordum.
Hastanenin boş bahçesinde git-gel yapıyordum,yanaklarımı şişirip ofluyordum.İnsanlığım bile kalmamıştı onların gözünde,duygularımın olmasına neden inanmıyorlardı ki.
Bu kadar mı kötü biriydim,bu kadar mı canavardım.
Ağlamamaya çalıştıkça daha çok gözlerim doluyordu.
Ağlasam rahatlayacak mıydım,yoksa gözlerimin şişmesiyle mi kalacaktım.
Gördüğüm ilk banka oturduğumda gözyaşlarımı tutamadım.Hayatımda daha önce bu kadar ağladım mı,bilmiyordum.
Muhtemelen ilk defa bu kadar fazla ve sesli ağlıyordum.
Duygularımı bastırmanın cezasını çekiyordum.
Hıçkırarak ağlıyordum.
Bir sürü şey yaşamıştım ama hiçbiri bu kadar canımı yakmamıştı.
Ona ihtiyacım vardı,onsuz nefes bile alamazdım.
İstememiştim yemin ederim ona bişey olmasını istememiştim.
İnanmalarını beklemiyordum,
bana insan gibi davranmalarını da beklemiyordum.
Ama onların gözünde bu kadar kötü biri olduğumu bilmiyordum.
En azından beni anlamak isteselerdi olmaz mıydı?İyiler ölmemeli,iyiler yaşamalı iyiler acı çekmemeli.
Nolur sende ölme,yaşamayı en çok hak eden sensin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Say Yes|jaywon
FanfictionKendi adaletini kendi sağlayan Jungwon zekası ile bir sürü iş başarır.Ama onu yakalamak isteyen Jay'i hafife alır.