17|Geçmiş

117 13 11
                                    

(4 yıl önce)
Acı çekmek mi acıtırdı canımızı yoksa acı çekmeye mahkum bırakılmak mı?
Eğer ölmek istemiyorsanız öldürenlerden olmak zorundasınız, birini öldürmek o kadar da zor değildir zaten.
Bir kurşun, bir bıçak veya bir zehir insanı öldürebilir belkide ama birini gerçekten öldürmek istiyorsanız bunların hiç birini yapmanıza gerek yok.
O kişiye sadece değersizmiş gibi hissettirmeniz yeterli sonuçta ruhu, hevesi ölmüş bir insan insan olamıyor.
Ne kadar istesede.

Odadan içeri girdiğimde doktor henüz gelmemişti,içeride açık mavi ve beyaz renkleri kullanılmıştı genelde.
Masasının üstünde bir fotoğraf vardı,etraf kitap doluydu.
Karıştırmamın doğru olmayacağını düşünerek hemen koltuğa oturdum,içeride öyle hoş bir koku vardı ki.
Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Manolya?

"Jungwon,hoş geldin"
Yerimden kıpırdamadan ona baktığımda gülümsediğini gördüm.
"Biraz erken geldim,sorun yaratır mı?"
Arkasına yaslandığında kollarımı göğüsümde birleştirdim.
"Hayır tabiki de"
Etrafa bakmaktan doktora bakamıyordum.
"İçerisi dikkatini çekti sanırım"
Ses tonu rahatlatıcı olsada beni geriyordu.
Ayağa kalkıp etrafı daha da dikkatli incelemeye başladım, kabul etmek zor ama burası bana iyi geliyordu.
Ama benim iyi hissetmemem lazımdı işte.

"Dün aniden iptal etmişsin terapiyi,aksi bir durum mu oldu?"
Hayır olmadı,ben iyileşmek istemiyorum sadece.
"Gelmek istemedim"
Derin nefes aldım,bir yabancıya karşı dürüst olmak istemiyordum.
Of anne of,keşke bişeylerden haberin olsaydı da beni buraya gelmeye zorlamasaydın.
Balkonun kapısından dışarıya bakıyordum.
"İstersen bugün balkonda konuşabiliriz"
Burda da nasıl geçer ya vakit.
"Hayır,aksine kapalı alanları daha çok severim"
Bakışlarını bana çevirdi,ben sadece dışarı bakıyordum.
"Sebebi ne peki?"
"Sebebi falan yok,kapalı yerleri seviyorum sadece"
Kabaydım onun nazik tavrının aksine.

Annem istemese değil buraya gelmek,kapısından bile geçmezdim ama annemi kıramıyordum işte.
İsmimi sürekli kısaltıp bana seslenirdi,benimle konuşmaya çalışırdı.
O kızıl saçları öyle güzeldi ki,Sunoo'yu hep kıskanırdım o yüzden.
Anneme çok benzerdi,saçları onun gibi kızıl, davranışları onun gibiydi.

Karşısındaki koltuğa oturduğumda masasındaki resim dikkatimi çekmişti.
"Bakabilir miyim?"
Beni onayladığında fotoğrafı elime alıp incelemeye başladım.
Fotoğrafta iki çocuk vardı,biri diğerine sarılmıştı ama biri halinden hiç memnun gözükmüyordu.
"Soldaki size çok benziyor ama sağdakinin sizle alakası yok"
Fotoğrafı göstererek konuştuğumda anlayışla gülümsedi,karşısına oturdum.

Fotoğrafta bayağı küçüktü ama şuan kesin çok yakışıklı olmuştur.
Buna o kadar emindim ki.
"Neden şaşırdın ki?"
"Bayağı genç gözüküyorsunuz,
evli olabileceğinizi düşünmemiştim"
Fotoğrafı ona uzattım.
"Bu Jay"
Söylediklerini dinliyordum ama tek odağım fotoğraftı.
"Yanındaki ise Jake, kan bağımız yok ama benim için ikisinin hiç bir farkı yok"
Ne güzel.
Gerçekten,çok güzel.

Doktorun masasında böyle bir fotoğraf görmek beni gülümsetmişti,hiç bebeklik fotoğrafım olmadığı için.
"Senin bebeklik fotoğrafın var mı?"
"Yok"
Verdiğim cevaba şaşırsada belli etmemişti,duygularını iyi saklıyordu.
"Jungwon,vücudundaki izler için verilen kremleri kullanıyor musun?"
Kullansam ne bok değişecekti sanki,bir anda vücudumu mu sevecektim?
Niye çabalıyordu hala anlamıyordum,o izler geçmezdi.
Belki basit çizik veya kesik olsa geçerdi ama.

Hastanedeki doktorun vücudumu gördüğünde yüzündeki o ifadeyi görmüştüm.
Kimse morluklar,yanıklar içindeki bir vücudu sevmezdi ki.
"Daha almadım,bugün eve giderken alacağım"
Elindeki defteri kenara koydu,konuşmamak için çırpınıyordum sanki.
"Bu çok iyi bir haber,
kullanmamakta ısrarcıydın"
Doktor düzelmez ki.
Vücudumdakiler geçti diyelim,ruhumdaki yaralara ne yapabilirsin?

"Annem ısrar edince fikrim değişti"
Derin nefes aldım.
"Buna sevindim,bugün sana sadece bir soru soracağım sonra gidebilirsin tamam mı?"
Bunada şükür.
Onu onayladığımda derin nefes aldı.
Acaba bir gün birini sevebilir miydim?
Veya biri beni sever miydi?

Say Yes|jaywonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin