6- Dolunayda bir saat

20 1 0
                                    



Keyifli okumalar...❤️‍🔥

Yıllar evvel önce 1989

Serdem Çağlayan ;

Hayır Vural sen kafayı mı yedin o görev bi üst komute altında izin verildiği sürece gitmeyebilirsin ve bu imkansız!

Serdem anlamıyorsun bu göreve gitmemem gerek yoksa zeliha'yı başkasına verecekler eğer gidersem o bitecek bende biteceğim!  Sevdaya böyle yapsalar ne yapardın!

Serdem afallamıştı. Sevdaya böyle bir şey olsa kafayı yerdi ama göreve gitmezse kafa kaldırırsa yeminini çiğneyip hayatını mahvedecekti Serdem de ne yapacağını şaşırmıştı bir yandan can dostunun geleceği bir yandan gönlüne düşen bir baharı vardı O da ne yapacağını bilmiyor du araftaydı...

Serdem biraz düşünüp arkadaşının yanından ayrıldı gidecekleri göreve 1 hafta vardı ve eğer Vural gitmese mesleğinden olacaktı ama Vural göze almıştı bir kere çünkü sevdiğini vereceklerdi.

Başkasına.

Serdem arkadaşını düşünüyordu Giderse eğer bana bir ömür boyunca kin tutacaktı ama sadece onun hayatını mahvetmesine gönlü el vermiyordu...

İki savaş.

Ya ölüm. Ya ölüm.

Biri diri diri,  biri Gerçek.

Ya ölecekti ya ölecekti Vural.

Keza Serdem de...

Kim silah arkadaşını bırakmak isterdi ki.

Serdem günlerdir uyuyamıyor du keza Vural'da.
İkisi yürüyen cesetlerdi. Kan yoktu ama kokuyordu kan iliklerinde hapsolan düşüncelerdi. Çaresizlikti.
Semih'in canı yanıyordu. Arkasında sevdasını yüreğini canını bırakacaktı başkasına. Bunu düşündükçe yüreği kor misali yanıyordu.
Ama bunu çözecekti gerekirse ölüm deyecekti ama çözecekti.


                              ~~~~~~~


Aralığın ilk haftası hava çok soğuktu Ankara'da. Kimse görünmüyordu askeriye de.
Serdem banklardan birine oturmuş elindeki yeni yaktığı dumanı üstünde sigara ile oturuyordu bir kaç gün önce adına bir mektup gelmişti.

Heyecandan içi kıpır kıpırdı.

Sevda'dan. Sevdasından...

Heyecanla açtığı mektubu okudu.

Okudu.

Okudu.

Defalarca okudu.

Akrep Serdem de...

Yelkovan Sevda'da durdu...

Zihni kendine yabancıydı o an.

Her şey durmuştu.

işte o  zaman Hayatı bir gün bir saatte tepetaklak olmuştu onun için akrep ve yelkovan durmuştu adeta...

Bir eve ölüm girse geride kalanlar nasıl sağlam olabilirdi ki.

Ölüm acıydı.

Şöyle yazıyordu...

Serdem'im...
Can tanem...

Nasılsın? İyimisin? İyisindir inşallah?

Sana iyi haberlerim var demek çok istiyordum.
Şimdi ise ne yazacağımı ne kelime dökülecek şu kalemden onu düşünüyorum sevdiğim...
Kalem dile gelse ağlar, keza içim öyle ama ben asker karısı'yım dik durmak yakışır bize... bana.
Üç gün önce gece sancım çok oldu çok yoktu başta ama sonrasında şiddetlendi.
Ablam ebeyi çağırdı. Çok sancım ve ağrım vardı eve geldiğinde hayrı alamet olmadığını söyledi çünkü daha vardı doğuma. Sonra doğum başladı saatler sürdü. Acı benim için bir nimetti çünkü aklımı kaybetmiştim. Çığlıklarımla sustun. Gözümü açtığımda bayıldığımı anladım.. bayıkduktan sonra rüyama girdi küçücük eli ayağı vardı ona adını sorduğumda babam benim adımı Pars koydu dedi sen güçlüsün kendine iyi bak anneciğim dedi Serdem.  Ben kız bir bebek beklerken senin hep içine doğan bir erkek evladı olduğunu söyledi ablam ama o dünyaya gözlerini açmadan kapadı...

VİRANE DÜŞLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin